Haber / Yorum / Bildiri

TİP, EMEP ve diğer Türk sol güçlerinin çıkmazı: Kürtlerle yan yana duramamak

Irmak GÜLER

TÜRKİYE’de kendisine sol veya sosyal demokrat, sosyalist veya komünist, devrimci ve enternasyonalist diyen o kadar çok parti, grup ve kişiler var ki, bunların gerçekten Marksist-Leninist anlamda bir sol veya sosyaldemokrat, bir sosyalist veya komünist, bir devrimci veya enternasyonalist olup olmadıklarının bir turnusol kâğıdı da Kürt sorunu karşısında aldıkları tutumdur. 14 Mayıs 2023 seçimlerine giderken bunlar Kürt Özgürlük Hareketi’ne, PKK’ye, HDP veya Yeşil Sol Parti YSP’ye karşı aldıkları tavırla ne kadar solcu, sosyaldemokrat, sosyalist, komünist, devrimci ve enternasyonalist olduklarını ortaya koydular. Daha doğrusu ne solcu, ne sosyaldemokrat, ne sosyalist, ne komünist, ne devrimci ne de enternasyonalist olduklarını gösterdiler.

Türk solu için Erdoğan’ı yenmenin yolu Kürt ve Türk birlikteliğini sağlamaktır

Bu seçimler 21 yıllık AKP iktidarına, Erdoğan’ın İslami gerici, faşizan tek adam rejimine son vermek için toplumda bir değişim rüzgârı estirdi. Yaşanan ekonomik krizin, israfın ve Kürtlere karşı savaşın yarattığı pahalılık yokluk ve yoksulluk ortamında Erdoğan’ı sandıkta göndermek için bir fırsat doğar gibi oldu. Şimdi bu fırsatı yakalamak, AKP ve Erdoğan’a, Cumhur İttifakı’na karşı sol ve demokratik güçlerin Kürtlerle birlikte güçlü bir cephesini kurmak, yığınları harekete geçirmek görevi duruyordu. Bu başarılırsa Türkiye’de tarihsel bir dönüşüm yaratılmış olacaktı. Çünkü Erdoğan’ı devirmek, onun gerici İslami, faşizan tek adam rejimine son vermek demek, ülkenin ekonomik kalkınma, demokratikleşme ve özgürleşme sorunlarını, savaş, barış ve Kürt sorununu çözme yönünde bir adım atma olanağının yaratılması, önünün açılması demekti. Şimdi sorun Türk solunun Kürtlerle birlikte geniş bir cephe kurup Türk ve Kürt işçi ve emekçi yığınlarını Erdoğan’ı devirmek için harekete geçirme sorunuydu.

Maalesef Türk solunun böylesi bir göreve ne hazır ne de yetişkin olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. Çünkü onların “solcu” olarak mayası Marksizm-Leninizm ve işçi sınıfı hareketi değil, Kemalizm ve burjuva milliyetçiliğidir. Kemalizm ve burjuva milliyetçiliğinin özü ise Kürtlerin ve diğer halk ve azınlıkların asimilasyonu, inkâr ve imhası üzerine bir Türk milleti; devleti ve cumhuriyeti yaratmaktır. Buna karşı gelen her tutum ve davranışı, hareketi ezmektir. Bugün Erdoğan’ın Kürtlere karşı yürüttüğü savaşın içeriği, onun bu savaşa karşı çıkan, Kürtlerin en doğal demokratik hak ve özgürlüklerini savunan, onlara dayanışmada bulunan herkesi “terörist”, “bölücü”, “PKK ve terörle iltisaklı” göstermeye kalkmasının altında yatan neden Kürtlerle Türkler arasında doğacak bir birlikteliği anında boğmaktır. Zira Erdoğan Kürtlere karşı bir savaş yürüttüğü, bu savaşta İslami kesimle birlikte laik Kemalist kesimleri de arkasına alabilirse, Türk-Kürt kutuplaşmasını derinleştirebilirse iktidarının süreceğini, bunun iktidarının garantisi olduğunu bilmektedir. Bu nedenle Erdoğan seçim kampanyasında rahattı. O sürekli Kemalist solun yumuşak karnı olan Kürt sorununa vurdu, Kürt, PKK, HDP düşmanlığını, milliyetçiliği körükledi, onların yığınlarını etkiledi. Sonunda Kemalist sol Erdoğan’ın tuzağından kurtulamadı.

Kürt-Türk birlikteliğinden korkan yalnız Erdoğan değil Türk soludur da

Kendisine sosyaldemokrat diyen CHP daha başından sağa açılarak kurduğu Millet İttifakı etkisinde kaldı, Kürtler kazanılmadan seçimin kaybedileceğini bile bile Kürtlerle ilişki kurmaktan, bir ittifak oluşturmaktan imtina etti. Kılıçdaroğlu sırf Kürtlerden oy alabilmek için HDP’ye bir ziyarette bulundu. HDP bu jesti kabul ederek Kılıçdaroğlunu destekleme kararı aldı. Kürtler sözünü tuttu, ama Kılıçdaroğlu Kürt düşmanı faşistlere kadar gitmekten, onlarla ittifak kurmaktan çekinmedi. Kürtleri yine “sattı.” Kürtleri satmak demek ise başından seçimi kaybetmek demeki. Sonunda da öylede oldu. Kemalist Türk solu Türkiye’deki müesses nizamı değiştirme yerini onu korumaya her zaman tercih etmiştir. Baskıcı cumhuriyetin, otoriter iktidarların tahammülcüsü olmuştur.

Kendisine açık Kemalist diyen eski Dev-Yol, yeni Sol Parti’den, kendinin Kemalistliğini gizleyen SİP-TKP ve TKH ve benzeri diğer gruplara kadar bu politik oluşumlar daha başından HDP ve Kürtlerle bir ittifak içinde olmayacaklarını ilan ederek Erdoğan’a karşı geniş bir cephenin kurulmasını baltalamış oldular. Onlar bu tutumlarının Erdoğan’a bir destek olduğunu çok iyi biliyorlardı. Onlara göre Kürtlerle bir ittifak kurup iktidara ortak olmaktansa Erdoğan’ın iktidarda kalması tercih etmek daha doğru bir tutumdu, zira onlar için önemli olan Türk milleti, devleti ve cumhuriyetinin bekasıdır, gerisi teferruattır.

HDP ile kullanma ve yararlanma esasına dayalı bir ittifak

Bu gelişmelere rağmen HDP Yeşil Sol Parti gibi kendi bileşenleri dışında kalan Türk soluyla bir ittifak oluşturmakta diretti, çünkü böyle bir ittifak Erdoğan’ı devirmekle kalmayacak, Erdoğan’dan sonra da demokrasi ve özgürlüklerin derinleştirme mücadelesi için de gerekli olacaktı. HDP’nin bileşenleri dışında Türk kesiminde kalan iki önemli sol parti vardı: TİP ve EMEP. Bu iki parti HDP’nin müttefiki gözüküyor, EMEP bundan önceki dönemlerde ve TİP’de bu son dönemde HDP desteği ile Meclis’e girmişlerdi. HDP’nin birlikte bir ittifak oluşturma çağrısına bu partiler olumlu yanıt verdiler, geldiler ve birlikte Emek ve Özgürlük İttifak’ı kuruldu. İttifakın hedefi Erdoğan’ı sandıkta yenecek güçlü bir yığın hareketi yaratmak ve Erdoğan sonrasında da mücadeleye birlikte devam etmekti.

Ama bu iki parti kısa bir zaman sonra, ara sıra “Erdoğan’ı tarihin çöplüğüne atacağız!” dese de Erdoğan’ı devirme hedefini unuttu, seçime Emek ve Özgürlük İttifakı altında kendi logosuyla girip daha çok oy alma, daha çok milletvekili çıkarma ve hazineden daha çok yardım alma hesapları yapmaya başladılar. Onların bu tutumu kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu. Onlara Emek ve Özgürlük İttifakı altında tek listeyle girmek hem Erdoğan’ı yenecek hareketi güçlendirecek hem de tek listeyle 100’e yakın milletvekili çıkararak AKP’nin Meclis’te gücü kırılacaktı. Fakat onlar bu eleştirilere aldırmadan kendi küçük oy ve milletvekili hasaplarını yapmaya devam ettiler. Utanmadan da %7 barajına takılmamak için Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bunları kendi logolarıyla seçime katılmalarını sağlamak zorunda olduğu dayatmasını yapmaya başladılar.

EMEP ve HDP’ye mesafe anlayışı

Gelen tepkiler karşısında EMEP geri adım attı ve Yeşil Sol Parti YSP listesinden iki aday gösterdi ama hep Kürtlerden veya YSP’den ayrı seçim çalışmaları yapmaya ve Kürtlerle yan yana durmamaya çalıştı. Kürtlere, HDP’ye karşı mesafeli olmaya özen gösteren bir tavrı vardı. Oysa zaman Kürtlerle Türklerin Erdoğan’a karşı bir cephe kurma, bir yığın hareketi yaratma zamanıydı. EMEP ise bu anlayıştan uzak görünüyordu.

Hatta EMEP, Genel Başkan Ercüment Akdeniz’i “HDP bunu yarın önümüze koyar, EMEP’in başkanını biz belirledik der” gerekçesiyle YSP listesinden aday olmasını engelledi. Ercüment Akdeniz de bunun üzerine hem Genel Başkanlık’tan, hem partiden istifa etti. HDP’ye karşı bu “garabet” tutumun Erdoğan’ın topluma aşılamak istediği Kürt ve HDP düşmanlığından hiçbir farkı yoktu. Kendisini Marksist soldan sayan EMEP’in gerçekten nerede durduğunu bir sorgulaması gerekmektedir. Kürtlere karşı böyle bir tutum onların ne kadar Marksist sol olup olmadıklarını tartışmaya açmaktadır. Zira Kürtlerle birlik olmadan Erdoğan’ı yenme, ülkeyi demokratikleşme konusunda adım atılamayacağı gerçeği bir Marksist parti tarafından yapılacak ilk saptama olması gerekirdi.

TİP için Meclis’e girmek Erdoğan’ı yenmekten daha mı önemlidir?

Gelen tepkilere aldırmayan TİP kendi logosuyla Emek ve Özgürlük İttifakı altında seçimlere katılmakta dayatmacı oldu. Kışanak ve Demirtaş’ın eleştirilerini ciddiye almadı. TİP’in seçimlere ayrı girmekteki gerekçesi ise Türk solunun Kemalist, milliyetçi, Kürt karşıtlığının tarihe geçecek bir lahiyasıdır. Parti Başkanı Erkan Baş şöyle diyor: ”Kürtlerle yan yana durmazsak oy alabileceğimiz kesimler var.” Acaba Erkan Baş hiç düşündü mü? Ne demek bu “Kürtlere oy vermeyeceklerin oyuna talip olmak?” Böyle bir söz, böyle bir düşünce ismi TİP olan bir parti başkanının yüz karasıdır. 60 ve 70’lerdeki TİP’e hakaret ve küfürdür. Behice Boran mezarında dönüp duruyordur. Kimdir bu Kürtlere oy vermeyip Erkan Baş’a oy verecek olanlar? Bunlar Kürtlere düşman, onları “terörist” gören iflah olmaz Kemalistlerdir. Bu kesimlerden oy almayı Kürtlerle ittifaka tercih etmek bir işçi partisi için utanç vericidir.

Bir kere ismi TİP olan bir partinin görevi iflah olmaz Kemalist de olsa, Kürtlere oy vermeyeceklerin oyunu toplamak değil, onlara neden Kürt partisine, bu durumda Yeşil Sol Parti’ye oy vermeleri gerektiğini, bunun yurtseverliğin, Erdoğan’ı yenmenin, ülkenin demokratikleşmesinin bir gereği olduğunu anlatmak ve onların YSP’ye oy vermelerini sağlamaktır. Bunu yapmamak, hatta bu gibi seçmen kesimlerinin oyunu kendi partisine toplamaya çalışmak ve bu amaçla TİP logosuyla seçimlere katılmak Erdoğan’ın körüklemeye çalıştığı Kürt, PKK, HDP düşmanlığına, “terörist” ve “terörle iltisaklı” sözlerine destek ve alet olmaktır. Kürtlere mesafe koymak, onlarla %7 barajına takılmamak için onları kullanmaktan başka bir ilişki olmadığını beyan etmek, etrafa Kürtlerden bağımsız hareket etme mesajı vermektir ki, bu Kemalist politikadır, devlet politikasıdır.

Erkan Baş’ın seçim politikası Kürtlerle yan yana durmamaktır

Erkan Baş yukardaki sözleri söylemediğini, kendisinin yanlş anlaşıldığını anlatmaya çalışmaktadır. Bu ise boşunadır, zira TİP ve Erkan Baş Yeşil Sol Parti listesine katılmayarak TİP logosuyla ayrı seçime girmesi tam da bu sözlerin gereğini yapmış olmaktadır, yapılan bu sözlerin onayıdır. Bu tutumuyla TİP ve Erkan Baş yalnız HDP’ye oy vermeyecek olan Kemalistlerin değil, geçmişte HDP’ye oy vermiş olan çevrelerin de oylarına talip ve HDP veya YSP’ye rakip olmuştur. Bunun sonucu HDP, yani YSP’nin oy oranı düşmüş ve 100 milletvekili hedefine ulaşamamıştır. TİP ve Erkan Baş, HDP’nin seçim başarısızlığında kendi payının ve rolünün bir muhasebesini yapması gerekmektedir.

TİP ve Erkan Baş’ın kendi logosuyla seçime katılma politikası sol ve demokratik güçlerin bu seçimde koydukları hedefe tersti. Hedef AKP iktidarını ve Erdoğan’ın tek adam rejimini sandıkta yenmekti, geniş halk yığınlarında güçlü bir demokrasi rüzgârı estirmek, Türkiye’de demokratikleşmenin önünü aşmaktı. TİP dâhil tüm Türk sol ve demokratik güçleri bu hedefi bir müddet sonra unuttular. Sorun Erdoğan’ı devirmekten kendi partisini güçlendirmeye, meclise girmesini sağlamaya döndü. Yığınlar arasında çalışma, Erdoğan’a inat bir Kürt-Türk birliğinin gerçekleştirmek tali bir sorun olarak görüldü. Tüm bunlar Erdoğan’ın işine yaradı, onun seçimi kazanmasına hizmet etti.  

Türk soluyla ittifak yerine sınıfsal mücadeleye ağırlık verilmelidir

14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 seçimleri bir kez daha gösterdi ki, Türk solu Kürtlerle yan yana durmaktan, Erdoğan rejimine karşı güçlü bir Kürt-Türk birlikteliği yaratmaktan, Kürt sorununu barışçıl, demokratik yollardan çözmekten, Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin demokratikleşemeyeceği anlayışından çok uzaktır. Bunun nedeni onların mayasında olan Kemalizmdir, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü anlayışıdır. Bu anlayışın panzehiri ise Marksçı-Leninci ideolojidir. Marksist-Leninist ideolojinin yaygınlığı ise ülkemizde zayıftır. Çünkü henüz Marksçı-Leninci ideolojiye sahip çıkan güçlü bir komünist partisi ve işçi hareketi yoktur, daha zayıftır.

Ülkemizde güçlü bir Marksist-Leninist hareket yaratılmadan Kemalist çevrelerde milliyetçiliğin yıkılması, onların demokrasi savaşına kazanılması zordur. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda çalışmaların ağırlığı sol güçlerle ittifak kurmaya değil, Türk işçi ve emekçi yığınları içinde çalışmaya ayrılmalı, TKP-1920’nin güçlendirilmesine verilmelidir. İşçi sınıfı ve emekçi yığınları sınıfsal konumlarından gelen enternasyonalist anlayışla Kürt ve Türk halklarının birlikteliğini daha hızlı yaratabilirler ve ülkede yeni bir değişimin temelini atabilirler. Marksçı-Leninci parti TKP-1920 güçlenmeden, yığınlar kazanılmadan ülkenin hiçbir sorunu çözülemez. Önümüzde tutulacak halka işçi sınıfı ve emekçi yığınlar arasında çalışmaktır.

Bir yanıt yazın