Haber / Yorum / Bildiri

Soma ve Ermenek maden işçilerinin öğrettikleri

Hakan MERAN

SOMA ve Ermenek’te aylardan beri maaş ve tazminatlarını alamayan maden işçileri Bağımsız Maden-İş sendikası öncülüğünde, ülkede bir korku imparatorluğu kurmaya çalışan Erdoğan’a ve onun faşizan AKP-MHP iktidarına karşı nasıl direnileceğinin örneklerini sergilemektedir: Mücadeleler içinde kazandıkları sınıf bilinci, patronlara karşı haklı davalarına olan yüksek inanç, ardıcıl tutarlı tavır, başarma hakkını almadan dönmeme, direnme azmi, devrimci ruh ve sendikalarıyla birlikte örgütlü hareket kararlılığı onların Erdoğan’ın polisi, jandarması, güvenlik güçleri karşısına korkmadan dikilmelerini sağlamaktadır. “Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok, direne direne hakkımızı alacağız!” diyorlar.

Onlar bu mücadelelerinde haklarını vermeyen patronların arkasında faşizan AKP-MHP iktidarının olduğunu, iktidarın işçilerin haklı davasının yanında değil, patronların yanında yer aldığını gördüler, polisin, jandarmanın işçinin hakkını yiyenleri, patronları koruduğunu, hakkı yenenlere, işçilere ise saldırdığını yaşadılar. Haklarının Soma’da, Ermenek’te değil, Ankara’da iktidarla mücadele ederek alınacağını saptadılar. Ve 12 Ekim’de eş zamanlı olarak Soma’dan ve Ermenek’ten Ankara’ya yürüyüşe geçtiler. Geçtiler ama karşılarına polis ve jandarma dikildi. “Yürüyemezsiniz!” dendi. Üstlerine gaz sıkıldı, coplandılar, tutuklandılar, soğukta bekletildiler, ama yılmadılar korkmadılar, Ankara’ya yürümeye kararlı olduklarını söylediler. Soma’da kendilerini kuşatan alay komutanına bir sendikacı Kamil Kartal şöyle seslendi:

“Sanki suçlu bizmişiz gibi, hırsızlığı, namussuzluğu, arsızlığı biz yapmışız gibi hesabı bizden sormaya çalışıyorlar. Yani hesabı sorması gerekenlere gidip hesap sormayanlar bizden hesap sormaya çalışıyor; oysa bizim haklılığımızı herkes biliyor… Yerin yedi kat altında alın teriyle yaşamını devam ettirmek durumunda kalıp kör edilenlerden, sakat bırakılanlardan, ciğerleri çürütülenlerden hesap sormasın devlet! Devlet bunları yapanlardan hesap sorsun gücü yetiyorsa. Bir tane kıçı kırık patrondan hesap sormayı beceremeyen devlet gücünü bizde sınayacak öyle mi? Öyle mi alay komutanı? Buradayız biz. Yıllarca arkadaşlarımızın bedenlerinden parçalar kopartıldı o madende, şimdi bize güç göstereceksiniz ha? Ve biz o güçten korkacağız öyle mi? Vallahi de billahi de korkmuyoruz sizden!”

Alay komutanı karşısında örgütlenme sekreterinin bu korkusuz çıkışı Erdoğan’ın korkulu rüyasıdır. Somalı maden işçileri gibi bir gün Türkiye halkı da Erdoğan’ın polisiyle, jandarmasıyla, yargısıyla, MİT’iyle, vurucu timleriyle yaratmaya çalıştığı korkuyu yendiği anda faşizan AKP-MHP iktidarının günleri sayılı olacaktır. İşçinin, köylünün, emekçinin, esnafın, aydının, akademisyenin hakkını aldığı, özgürlüğe kavuştuğu, Türkiye’nin demokratikleştiği, Kürdü, Türküyle Türkiye halklarının barış içinde yaşadığı günler o gün doğacaktır. Somalı ve Ermenekli işçiler tüm Türkiye’ye bunu gösterdiler.

Soma ve Ermenek’te neler oluyor

2014 senesinde Soma ve Ermenek’te yaşanan maden faciaları hâlâ kamuoyunun belleğindedir. O yılın mayıs ayında Soma’da ocakta patlama sonucu 301 işçi, Ermenek’te de ocağı su basması sonucu 18 işçi hayatını kaybetmiş, birçoğu sakat kalmıştı. Hem işçilerin arkada kalan ailelerinin, hem sakat kalanların birçoğu haklarını bugüne kadar tam olarak alamamışlardır, hep oyalanmışlardır. Kaza risklerine rağmen ocaklarda çalışmalara devam edilmiştir. İnsan düşünür ki, yedi kat yerin altında ölümle burun buruna çalışan bu Madencilerin hakkı yenmesin, ücretleri “fazlasıyla” ödensin, mağdur olmasınlar. Ama kapitalist sömürü düzeni bu. İşçinin hakkını yemeden zengin olan kapitalist yoktur. Buna Somalı ve Ermenekli maden ocağı patronları da dâhildir. Bunlar işçileri hem sömürmekte hem hakkını yemekte birer vampirdirler. Bunlardan Soma ve Ermenek’te maden ocağı işleten Uyar Madencilikle, Ermenek’te maden ocağı işleten Özbey Madencilik işçilerin hakkını yemekte sınır tanımamaktadır.

Soma’daki Uyar Madencilik 2011’de kapattığı ocaklardan çıkarttığı 748 işçinin kıdem ve ihbar tazminatlarını ve ücretlerini 8 yıldır ödememektedir. Yine aynı firma 14 yıl önce bir maden kazası sonucu iki gözünü kaybeden Ali Kandemir ile iki ayağını kaybeden İdris Sarıkaya’ya hâlâ iş kazası tazminatlarını ödemiş değildir. Yürüyüşe katılıp Salihli’ye kadar gelen Sarıkaya gece yarısı jandarma tarafından gözaltına alındıklarını belirterek şöyle dedi: “Gözaltına aldılar. Sabahın 5’inden öğlenin birine kadar aç susuz jandarma karakolunda bekletildik. Çıkan gözün, kopan bacağın bedeli bu mu? Bizi öldürsünler, zaten yaşatmadılar ki… Bu hesap mahşere kalmayacak…Ben… evimin giderlerini karşılayamıyorum. Bana 525 lira engelli maaşı bağladılar. Bu mudur adalet?”

Eşi maden işçisi olan bir kadın TBMM’deki milletvekillerine şöyle seslendi: “iki yumruk atın birbirinize, gündem olursunuz hadi bakalım. 600 tane adam, belki 25 bin lira para alıyorlar. İkisinin maaşıyla zaten benim adamın tazminatı ödenir. Askıya ekmek asıyorlar. Ekmek asmayacaksınız arkadaşım. Para vereceksiniz ki millet kendi ekmeğini kendi götürecek.” İktidar ortağı Bahçeli’nin millete sunduğu “askıda ekmek” politikasına bundan iyi cevap olur mu? Vatandaş sadaka istemiyor, iş istiyor, çalışıp ekmeğini kazanmak istiyor, hakkını istiyor. “Bunları beceremiyorsan o sandalyede oturma!” diyor.

Ermenek’te maden işçileri: Artık yeter!

Ermenek’teki maden işçileri, ocakları işleten Uyar ve Özbey ailelerinden şikayetçiler. Uyar ailesi işlettiği ocakta Ekim 2014’te meydana gelen iş cinayetinde hayatını kaybeden 18 madencinin ailelerine ödenmesi gereken tazminatları, yaşanan katliamdan sonra ocağın kapatılması sonucu işini kaybeden madencilere verilmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatlarını bugüne kadar ödememiştir. Yine Ermenek’te Özbeylere ait olan ve kapatılan Turab, Özkar, Fetih ve Birsa ocaklarında çalışan işçilerin kıdem ve ihbar tazminatları, ücret alacakları verilmemiştir. Bu Özbeyler ailesinin Cenne 1 No’lu maden ocağında çalışan işçiler 13 aydır, Seba Madencilik’te çalışanlar 7 aydır ücretlerini alamamaktadırlar. Tazminatını, ücretini vermeyen patronun bu yasa tanımaz keyfi ve gaddar tutumuna karşı işçiler sendikaları öncülüğünde direnmekten, mücadeleden, Ankara’ya yürümekten başka ne yapabilir?

Ermenek’te direnen işçilerden biri Özbeylere ve iktidara şöyle seslendi: “Bize diyor ya tazminat haram, işsizlik parası haram. Ben de diyorum ki komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir. Haksızlığı görüp de ses çıkarmayan dilsiz şeytandır. Bizim mücadelemizi itibarsızlaştırmak istiyorlar. Biz insanları buraya keyfi toplamadık. Millet aç, aç! Bizim karşımıza engelleri çıkaran devlete soruyorum: Niye bir kişiye hesap soramıyorsunuz? Bu bir kişi devletten üstün mü?”

2014’de Ermenek’teki maden katliamında hayatını kaybeden 18 madenciden biri olan Osman Çoksöyler’in eşi Şadiye Çoksöyler yaşanan adaletsizliğe şu sözlerle isyan etti: “Hukuka başvurun dediler, başvurduk. Nerede Türkiye’nin adaleti? Çocuğumun biri beşikte 3 aylıktı, biri 5 yaşındaydı. O zaman bize her konuda arkanızdayız dediler, ama o günden sonra kapımızı çalan olmadı. Ben kimseden sadaka istemiyorum. Ben hakkımız olan tazminatı istiyorum. Benim eşim 29 yaşındaydı, diri diri gömdüler. 18 aileyi yok ettiler bu Uyarlar, Özbeyler. Yeter artık milleti sömürdükleri!” Direnen maden işçilerindeki bu devrimci ruh Erdoğan’a, Bahçeli’ye korku salarken, halkımıza da direnme azmi aşılamaktadır. Onları bu direnişinin etkileri kendini gösterecektir.

Maden Ocağı patronları işçilerin bu şanlı direnişini kırmak için işçileri bölme taktiğine başvurdular. Bazı ocaktaki işçilerin aylardır ödenmeyen maaşlarını hesaplarına yatırdılar ve sosyal medyada yalan haberler yaymaya başladılar. Bunun üzerine Bağımsız Maden-İş Genel Başkanı Tahir Çetin şu açıklamayı yaptı: “Özbeyler şirketi yıllardır tazminatımızı ödemediği gibi şimdi de yalan yanlış haberler yayıyor. Madenci arkadaşlarımızın hâlâ ödenmeyen maaşları, tazminatı var. Yıllardır bize ‘paramız yok’ dediler ama dün bazı arkadaşlarımızın maaşını verdiler. Hiçbir sorunumuz daha çözülmedi. Lütuf değil hakkımızı istiyoruz. Bize maaşlarımızı lütuf gibi sunmayın. İşten çıkarılan madenci arkadaşlarımız işlerine iade edilmeden bu eylem bitmeyecek…”

Çetin, madencilerin taleplerini şu şekilde sıraladı:

“-  Maaşlarını alamayan arkadaşlarımızın maaşları derhal ödensin.

–  Tüm tazminat mağdurlarının tazminatları ödensin.

–  Beş kesintileri ödensin.

–  Madenlerde gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği koşulları yerine getirilsin.

–  İşten atılan işçiler derhal geri alınsın.”

İşçiler söz verilen Ankara’dan gelecek bir haberi bekliyorlar. Evlerinde değil, Ermenek’te Güneyurt Meydan’ında ve Salihli Kırkağaç çamlığında bekleyişlerini sürdürüyorlar. “Ölmek var dönmek yok!” diyorlar. Valiliklerin pandemi nedeniyle yürüyüşü yasaklamaya yeltenmelerine de “Bütün iş yerleri çalışıyor, biz maden de çalışırken aynı havayı soluyoruz, işine gelen siyasi partiler istediği gibi miting yapıyor, onlara pandemi yok da işçi önlem alıp yürümeye karar verince mi pandemi var?” diye diretiyorlar.

Ermenek ve Soma maden işçilerinin direnişi daha sürecek. Onlarla dayanışmayı yükseltelim. Onların iktidara meydan okuyuşlarına destek verelim. Onların başarısı aynı zamanda demokrasi ve özgürlüğün başarısı olacaktır. Erdoğan’ın yalnız sandıkta değil sokakta da yenilgisinin başlangıcı olacaktır.

One thought on “Soma ve Ermenek maden işçilerinin öğrettikleri

  • Macit Zeytinoğlu

    satırları okudukça aydınlık,özgür geleceğin muştusunu alır gibi oluyorum,doğaldır ki,bir gerçeğin bir kez daha vurgulanması,hem de ,dirençle inanmışlıkla savunulması güne ve gelecek günlere damgasını vuruyor “hak verilmez,alınır”selam olsun yiğit soma,ermenek emekçilerine,yaşım elverse de yanlarında olabilsem,ama sanki onlar ile berabermişim gibi yüreğim prım pırım atıyor….”güzel günler göreceğiz çocuklar güzel günler,motorları maviliklere süreceğiz çocuklar…

Bir yanıt yazın