Haber / Yorum / Bildiri

Savaş hegemonyacılara, diktatörlere yarar, halkı fakirleştirir! (Bölüm 1)

Kürdistan’da savaş Türkiye’yi, Ukrayna’da savaş Almanya’yı fakirleştirmektedir

Dünya SOLMAZ

GÜNÜMÜZDE savaş sıcak ve yoğun olarak dünyanın iki bölgesinde sürmektedir: Birincisi Orta Avrupa’da Rusya ile Ukrayna ve onu destekleyen ABD ve NATO arasında, ikincisi de Orta Doğu’da Türkiye ile Başur ve Rojova Kürtleri arasında gitmektedir. Buna Türkiye Kürdistan’ı Bakur’daki saldırıları da dâhil etmek gerekir, ama şu an savaş daha çok ve gaddarca Irak Kürdistan’ı Başur ve Suriye Kürdistan’ı Rojova’da yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bu savaşlarda her gün onlarca insan ölüyor, şehirler, köyler tahrip ediliyor. Savaş alanları dışındaki insanlara medyadaki görüntüler, resimlerle savaşlar kanıksatılıyor, kendisini ilgilendirmeyen olaylarmış gibi bakmaya başlıyor.

Ukrayna ve Kürdistan savaşlarının politik nedenleri

Eskiden Ukrayna’dan sokaktaki cesetler, toplu mezarlar, kaçan kadın ve çocuklar gösterilir, halkın Ruslara nefreti sağlanırdı. Şimdi savaş alanlarındaki top atışlarıyla yetinilmektedir. Psikolojik savaş başka boyutlarda yürütülmektedir. Savaşın bitmeyeceği izlenimi verilmektedir. Bu savaşın nedeni ABD’nin dünya hegemonyasını sürdürebilmesidir.

Ortadoğu’daki savaş da benzerdir. Eskiden hayatını kaybeden her askerin cenazesi büyük törenler ile kaldırılır, milliyetçilik, PKK ve Kürt düşmanlığı kabartılırdı. Erdoğan’ın ve AKP’nin işine bu yarıyordu, bunlar oy getiriyordu. Şimdi ise özellikle Irak Kürdistanı Başur’da Nisan ayında PKK’ya karşı başlatılan harekâtta kayıplar o kadar çoğaldı ki, hayatını kaybeden askerler sessiz sedasız defnedilmekte, Erdoğan ve AKP kendilerine oy getirecek yollar aramaktadırlar. Onlar olağanüstü bir zaferin peşinde koşmaktadırlar. Başur’dan bir zaferin çıkmayacağı anlaşılınca yönlerini Rojova’ya çevirdiler. ABD veya Rusya’dan bir izin koparabilirlerse Rojova’ya güçlü bir harekât düşünmektedirler. Ama Ruslar “Niyet”, ABD de “No” demektedir. Ne Rusya ne ABD Erdoğan’ın NATO’daki İsveç ve Finlandiya vetolarına itibar etti. Ne kadar acıdır ki, Erdoğan Ruslar’a “Rojova’daki harekâtıma izin verirseniz NATO’da İsveç ve Finlandiya’yı veto ederim, sizin kuzey sınırlarınıza NATO’nun yerleşmesini engellerim” diyor. Ruslar da ”harekât bölgenin güvenliğini bozar” diye onay vermiyor. Sonra ABD’ye dönüyor “Rojova’daki harekâtıma izin verirseniz NATO’da İsveç ve Finlandiya’yı veto etmem, NATO’nun Rusya’nın kuzey sınırına yerleşmesini sağlarım” demektedir. ABD de ”harekât bölgenin güvenliğini bozar” diye onay vermiyor. Rusya ve hele hele ABD için önemli olan bölgenin güvenliği değildir, kendilerine sorun olacak Erdoğan’ın bölgesel güç olma, Yeni Osmanlıcı yayılma emellerine izin vermemektir. Ne var ki, Türk aydınının ve Türk halkının büyük kısmı Erdoğan’a izin vermediği için Rusya ve ABD’yi kınayarak “antiemperyalistlik” oynamaya kalkmaktalar, ama Erdoğan’ın harekâtına verdikleri destekle bölgenin ve ülkenin paramparça olacağına, Erdoğan’ın ömrünün uzayacağına gözlerini kapatıyorlar.

Medyada sık sık askeri araçlar gösterilmekte, halk da ateş düştüğü yeri yakar deyip kendinden ölen biri yoksa ne savaşın nedenini soruyor ne de sonuçları üzerinde kafa yoruyor. Bu ise Erdoğan’a yarıyor, onun iktidarda kalmasını sağlıyor. Avrupa’da da, Türkiye’de de durum böyle.

ABD’nin hegemonya mücadelesi

Ama bu ise aldatıcı bir durumdur. Bu savaşların nedenleri ve sonuçları çok yakıcıdır, düşündürücüdür. Ukrayna’daki savaş dünyanın geleceğini belirleyecektir. Dünya ABD hegemonyasında tek kutuplu bir dünya mı kalacak, yoksa Rusya, Çin ve diğer ülkelerin bölgesel güç merkezleri oldukları çok kutuplu bir dünya mı olacaktır. Bu nedenle Ukrayna’daki savaş daha çok uzun sürecektir. ABD Ukrayna’yı silahlandırmak için 40 milyar, AB 10 milyar dolar ayırdı. Ukrayna’ya en modern silahlar verilmeye başlandı. Yakında askeri uçakların da verileceği söylenmektedir. Bunlar ABD’nin Ukrayna’da barış değil savaş istediğinin göstergeleridir. Savaş ABD hegemonyasının ömrünü uzatan araçtır.

Batı, savaşın Rusya yenilinceye kadar süreceğini belirtmektedir. Rusya’nın dayatacağı bir barışın, “barış diktasının” asla kabul edilmeyeceği açıklanmaktadır. Bu ise Rusya yenilgiyi kabul edinceye kadar savaşın devam edeceği anlamına gelir. Batı’nın planı Rusya savaştıkça yıpranacak, yıprandıkça zayıf düşecektir. Zayıf düştükçe Çin’e gereken askeri desteği veremeyecektir. O durumda ABD, Çin’i iyice kuşatarak onu diz çöktürmenin daha kolay olacağını düşünmektedir. Böylece ne Rusya ne Çin yeni bir güç merkezi olarak ortaya çıkabilecek ve ABD de müttefiki AB ile birlikte dünyaya hegemon olacaktır. Bu savaş ABD’nin dünya hegemonyasının garantisidir.  

Türkiye ve Kürtlerin özgürlük mücadelesi

Türkiye’nin Kürtlere karşı savaşının nedeni ise ülkesi ve milletiyle bölünmez Türk devletini yaşatmak, tek devlet, tek millet, tek vatan, tek dil, tek bayrak, tek din anlayışını yerleştirmektir. Bu ise Kürtleri inkâr ve imhası, asimilasyonu demektir. Kürtler ise buna karşı direniyorlar. Özgür olmak istiyorlar. Dört parçaya bölünmüş Kürtlerin mücadelesi Ortadoğu’yu demokratikleştirmek, otoriter, diktatör rejimlere son vermektir. Türkiye’nin diktatör rejimlerden, askeri vesayetlerden kurtulamamasının nedeni Kürtlere karşı uyguladığı asimilasyon politikasıdr. Savaş asimilasyon için, özgürlük isteyen Kürt halkının direnişini kırmak için yürütülmektedir. Kürtler boyun eğmeyeceklerini ilan ediyorlar. Devlet Kürtlere karşı savaşı Kürtleri ezinceye kadar, Erdoğan’da bu savaşı diktatörlüğünü, iktidarını korumaya yaradığı için sürdürmektedir. Ölen insanlar, asker, gerilla, sivil halk onun umurunda değil. Onun için önemli olan iktidarıdır. Ölüm bu işin “fıtratında” vardır.

Ukrayna’da savaşı durdurup dünyada ABD hegemonyasına, Türkiye’de, Ortadoğu’da savaşı durdurup Erdoğan iktidarına son vermek halkların elindedir. Seyirci kalan insanlar ayağa kalkarsa dünya da Ortadoğu da demokratikleşir. Ortadoğu’da Erdoğan rejimine son verip demokratikleşmeyi sağlamak daha kolaydır. Zira burada özgürlüğü için savaşan, her ülkede diğer halklarla birlikte eşitlik, özgürlük, özerklik temelinde, demokratik bir cumhuriyette ortak bir yaşam kurmak isteyen bir halk, bir Kürt halkı vardır. Türkler bu eli tuttuğu an Erdoğan gidecek, özlenen özgürlükler ve demokrasi gelecektir.

Ukrayna ve Kürdistan savaşlarının ekonomik sonuçları

Savaşın ekonomik sonuçları halklar ve insanlar için daha dolaysızdır, can ve cep yakıcıdır. Savaş emekçi halkları, insanları fakirleştirir, büyük tekelleri, özellikle silah tekellerini zenginleştirir. Savaşın açtığı yük vergi, zam, pahalılık, kıtlık olarak emekçi halkın sırtına bindirilir. Savaş altında emekçiler fakirleşir, yoksullaşır. Türkiye’de halklar uzun yıllardan beri bu yükü çeke çeke beli kamburlaştı. Savaşın doymak bilmediği bombaları, obüsleri, tankları ve uçakları üreten silah tekelleri “ölüm üzerinden” kârlarına kâr katarlar. Savaş tekellerin vurgun bayramlarıdır.

Yalnız silah tekelleri değil sivil alanda da petrol tekelleri, besin ve gıda maddeleri tekelleri de yalnız stokçuluktan değil, savaşın yol açtığı kıtlığın getirdiği fahiş fiyat artışlarından şimdiye kadar görmedikleri kârlar elde etmektedirler. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar sonucu petrol alımı kısıtlanınca, Avrupa’da artan petrol fiyatları nedeniyle petrol şirketleri öylesine büyük kârlar etmeye başladılar ki, hükümetler “savaş zenginlerini” özel vergiye tabi tutmak için yeni yasalar çıkartmaktadırlar. Aynı şey gıda ve besin maddeleri için de geçerldir. Ukrayna ayçiçeği ve buğday ihraç edemeyince bu maddelerin fiyatları da Avrupa’da iki-üç misli arttı. Bu işleri yapan şirketler vurgunlar vurdular. Buna bir de Corona nedeniyle kopan tedarik zincirlerini yol açtığı fiyat artışları da eklenince Avrupa’da enflasyon, Türkiye’deki gibi olmasa da aldı başını gitti. 

Avrupa’da son 40 yılın en büyük enflasyonu

Enflasyon Avrupa’da bir tabu idi, asla %2’yi geçmemesi gerekirdi. %2’yi geçtiği anda alarm zilleri çalardı. Hemen merkez bankaları harekete geçer, ilk adım olarak acilen faizi arttırır ve piyasadan fazla parayı çekmek için diğer araçları harekete geçirirdi. Ama bugün Avrupa, son 40 yılın en büyük enflasyonunu yaşamaktadır. Enflasyon birçok ülkede %8’i aştı. Ekonomisi çok güçlü olan Almanya’da bile enflasyon %7,9’a ulaştı. Alarm zilleri durmadan çalıyor ama enflasyon durdurulamıyor. Artık %10’ların tabu olmadığı açıklanmaktadır.  Enflasyon durdurulamıyor, çünkü savaşla birlikte Avrupa’nın Doğu Avrupa’daki besin ve gıda maddeleri, petrol kaynakları “kurumaya”, “kıtlık” çanları çalmaya, fiyatlar yükselmeye başladı.

Şimdiye kadar Doğu Avrupa ülkelerinden Ukrayna ve Rusya Batı Avrupa ülkelerinin besin maddeleri ve petrol deposuydu. Ukrayna yalnız Avrupa’nın değil dünyada birçok ülkenin tahıl ambarıydı. Savaş nedeniyle Ukrayna buğday ve bitkisel yağlar ihraç edemez oldu. Dünya açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Buğday, ekmek insanların temel gıda maddesidir. Ekmeğin eksikliği ve fiyatının artması toplumda yükselecek huzursuzluğun ilk nedenlerden biridir. Ukrayna’daki savaş nedeniyle Avrupa’da sıvı ve katı yağların fiyatı %53, unun fiyatı %28 ve makarna ürünlerinin fiyatı %19 arttı.

Batı Avrupa Rusya’dan daha çok petrol ve doğalgaz alıyor, hem de uygun fiyatlarla. ABD yıllardan beri Almanya’yı gazı benden, petrolü de serbest piyasadan alın diye sıkıştırıyordu. Ama Avrupalılar ve Almanlar aldırış etmiyorlardı, zira Amerikan gazı kaya gazıydı, sıvı olarak naklediliyordu ve çok pahalıya maloluyordu. Uygun Rus gazını daha çok alabilmek için “Kuzey Akımı İki” diye Baltık Denizi’nin altına ikinci bir boru hakkı döşendi. Savaşla birlikte Rusya’dan gaz alımı tedricen durdurulmaya başlandı. “Kuzey Akımı İki” boru hattı işletmeye açılmadan kapatıldı. Avrupalılar çok pahalıya sıvı Amarikan kaya gazını almak zorunda kaldılar. Petrolü de daha pahalıya serbest pazardan almaya başladılar.

Avrupa’da yüksek refahı Rus gaz ve petrolünün sağladığı ortaya çıktı 

Avrupa’da enflasyonun, hayat pahalılığının artmasında en önemli etken enerjideki fiyat artışlarıdır. Enerji fiyatının artması üretilen tüm malların maliyetini artırır ve ürünlerin fiyatının artmasına neden olur. Enerji demek petrol ve gaz demektir, bunlardan üretilen elektrik demektir. Avrupa Rusya’dan petrol ve gaz alımını durdurmaya başlamasıyla birlikte petrol ve gaz fiyatları yukarıya fırladı. Bir litre motorin Ukrayna savaşı öncesi 1,67 € idi. Savaşla birlikte motorin %22,1 artarak 2,04 € oldu. Benzin fiyatı ise %77 artarak 2,07 € yükseldi. Bu yükseliş sürmektedir. Savaşla birlikte gaz fiyatları ise %74,8 oranında yükseldi. Bu artış özellikle hane halkına ve sanayiye büyük bir yük oldu. Elektrik fiyatları da geçen seneye kıyasla %20 arttı, zira elektriğin büyük kısmı hâlâ petrol ve gazdan üretilmektedir. Zincirleme olarak petrol ve gaz fiyatları yükseldi mi, elektrik fiyatları yükselir, yükselen elektrik fiyatları da tüm malların fiyatlarını arttırmaktadır. 

Ukrayna savaşıyla birlikte Avrupa halkı ilk kez Rus gaz ve petrolünün önemini görmeye başladı. Yıllardan beri enflasyonun %2’yi aşmamasının nedeninin Rusya’dan gelen gaz ve petrol olduğu ortaya çıktı. Avrupa’daki refahta Rus gazının ve petrolünün katkısının küçümsenmeyecek kadar büyük olduğu görüldü.  Halka Rusya gaz ve petrolünün yerine Amerika’dan daha pahalıya gaz alınacak, buna katlanacaksınız denmektedir. Bunun Ukrayna’daki savaşın gereği olduğu söylenmektedir. Savaşın pahalılık, yokluk ve yoksulluk demek olduğu yavaş yavaş bilince çıkmaya başladı. Ayrıca Ukrayna’nın desteklenmesi için ABD’nin yıllardan beri dayattığı askeri harcamaları arttırmaktadırlar. ABD’ye göre her NATO ülkesi yurtiçi hâsılanın en az %2’sini askeri harcamalara ayırması gerekmektedir. Başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri ABD’nin bu talebini hep geri çevirdi, yıllarca askeri harcamaları %0,7-1,0 arasında tuttular. Zira yüksek askeri harcamalar halkın refahından kesilen paradır.  Avrupa’da refahın yüksek olmasında askeri harcamaların az olmasının da katkısı büyüktür. Şimdi Ukrayna savaşında Ukrayna’yı desteklemek için Avrupa da Rus gazını almayarak, savaşı destekleyerek askeri harcamaları, silahlanmayı arttırarak enflasyonun %10’lara dayanmasına neden oldu. Yalnızca Almanya Ukrayna savaşı nedeniyle orduya 100 milyar dolarlık silah almaya karar verdi. Bu karardan en çok memnun olan silah tekelleri oldu, bunun yükünü çekecek olan ise halk yığınları olacaktır. Emekçiler, silahlanmanın ve askeri harcamaların kendi ekmeklerinin küçülmesi ve yoksullaşması olduğunu daha çok görmeye başladılar. Tüm burjuva medyası halkın bu gerçekleri görmemesi için seferber olmakta, savaşın kaçınılmazlığını, sonuçlarına katlanılması gerektiği yalanını yaymaktadırlar.

Bir yanıt yazın