Haber / Yorum / Bildiri

Kemal Türkler Katledildi Ama İşçi Sınıfının Savaş Yolu’nda Yılmaz Bir Savaş Önderi Olarak Yaşıyor!

22 Temmuz 1980 tarihinde devlet tarafından katledilen, Türkiye işçi ve sendikal hareketinin lideri ve yığit evlâdı, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin, sayısız grevlerin, dev 1 Mayıs gösterilerinin önderi, „Burjuvayi bizi kavgaya davet etti, davetleri kabulümüzdür“ diye burjuvaziye meydan okuyan Maden-İş Sendikası ve DİSK’in efsane başkanı Kemal Türkler’i saygıyla anıyoruz.  

Gülnur DİNÇER

Demir-İş Sendikası, Bakırköy Şubesi’nin, 1 Ekim 1952 tarihinde, üye işçiler için düzenlediği toplantıda Kemal Türkler bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın bir bölümünde, aktif mücadelenin gerektirdiği disiplini anlattı: “Biz, yürümesi çok kişilere zor gelen bu doğruluk yolunun ilk fedailerindeniz. En büyük davamız, işçi haklarının, yani haklarımızın her ne suretle olursa olsun, insan hakları olarak tecellisidir. Her türlü fedakârlığı göze alarak bu yolun yolcuları olduk. Sonuna kadar yürümeğe ahdettik, yürüyeceğiz. Hiçbir kuvvet bizleri bu hak yolundan, doğruluk yolundan ve davamızdan döndüremeyecektir.” (Derinden Gelen Kökler -1, sayfa 95)

Evet, Kemal Türkler bu yolu tükenmez bir enerji ve inançla, yol arkadaşlarını artırarak yürüdü. Kurucusu ve yöneticisi olduğu sendikal ve politik örgütlerde onunla birlikle çalışma şansına sahip olanlar bu direngenliğin tanığıdırlar. Sert görünüşüne rağmen sohbetlerinde, alçak gönüllükle, övünme tonu asla olmaksızın anılarını anlatırken, aşılan yolun engebelerinin-acımasızlığının yanı sıra bir o kadar da ‘ince dikkat’ gerektirdiğine tanık olurduk. Görüşmeye gidilen işyerlerinde ikram edilen çay ya da kahveleri kabul etmediklerini anlattığında ister istemez „Niye ama?“  sorusuna,  kıskıs gülerek, “Onlar da sordu bu soruyu. O yıllarda, işverenin ikram ettiği çay / kahvenin bile bir cins rüşvet olarak addedilmesi söz konusuydu. Niye onlara bu fırsatı verelim? Bu düşüncemizi de yüzlerine söylemekten çekinmezdik.”  Uzun yıllar sendika aidatlarının toplanması, büyük bir çaba gerektiren iş olduğu için bu çabalara, daha doğrusu mücadeleye ilişkin anılar da, yıllar sonra onları dinleyenler için neredeyse ‘inanılmaz’dı. Elde tahsilat makbuzları, işyeri-işyeri gezilerek toplanmaya çalışılan aidatlarda sıklıkla “bugün git, yarın gel” talebi devreye sokuluyordu. Onlar da usanmadan bu talebin icabını yapıyorlardı. Bu anıları ve diğerlerini onlarca yıl sonra Maden-İş Sendikası’nda 1 Mayıs arifelerinde, grevler sırasında veya önemli bir olay nedeniyle gece geç saatlere kadar sendika binasındayken dinledik.

Kemal Türkler’in, ‘bunca işin arasında’ belki de pek çok kişinin dikkatini çekmeyen önemli bir özelliği de ailesine, yakınlarına gösterdiği sevgi ve ilgiydi. Evlâtlarına, bizlerin de Sebahat ablası olan eşine karşı olan sevgisi, gözlerden ırak kalmaması gereken bir özelliğidir. Bir kişiyi ‘gözü tuttuğunda’ artık ona güvenirdi ve her zaman yeniliklere açıktı.

Sohbetlerden birinde, artık giderek artan baskılardan dolayı, onun güvenliği konusu konuşulduğunda, böylesine bir telaşa gerek olmadığını sakince belirtmiş ve  “Eğer böyle bir çaba varsa her koşulda yerine getirilir” demişti.

 ‘Her türlü fedakârlığı göze alarak bu yolun yolcusu olan, sonuna kadar yürümeğe ahdedip, yürüyen ve hiçbir kuvvetin onu bu hak yolundan, doğruluk yolundan ve davasından döndüremediği’ büyük saygı duyduğum, güzel insan Kemal Türkler’i katlettiler. O ve onun gibilerin anısı hep bizde kalacak ve kuşaktan kuşağa devredilecektir.

Bir yanıt yazın