Haber / Yorum / Bildiri

Eğitim için verilen savaş sınıf savaşıdır!

Eğitim hem çocukluk hem gençlik yaşamımızın birincil uğraşıdır. Okul öncesi eğitim, ilköğretim ve onu izleyen gençlik eğitimi yeterince kapsamlı olmadır ki, herkes hem iş yaşamında hem de toplumsal yaşama katılımda yetkin bireyler olabilsin.
Eğitim bütün bunların ötesinde; yaşam boyunca hangi olanaklara sahip olacağını, nasıl bir düşünce tarzına sahip olacağını ve içinde yaşadığı toplumla ilgili nasıl bir kavrayışta olacağını da belirliyor. Özellikle ilk ve ortaöğrenimde çocukları bilgiye ve bilime, beceri ve yeteneğe, zihinsel gelişime en açık dönemde bütün imkanlarla ve en donanımlı şekilde yetiştirmek gerekiyor.

Eğitim sistemi; özgür düşünen dayanışmacı bireyler yetiştirmeyi hedefleyerek, iş dünyasının çıkarlarına ya da tarihin çarkını geriye çevirmeye çalışan tekçi, ümmetçi, bağnaz, ırkçı, gerici, taklitçi politikaların alanından çıkarılıp, hiçbir ekonomik ve ulusal bariyerin olmadığı, pedagojik içerikle eşit olarak herkesi kapsaması için mücadele edilmelidir. Türkiye çok dilli, çok kültürlü, farklı halkların yaşadığı bir ülkedir. Halkların dili, kültürü inkar edilmekte, ırkçı, şoven, asimilasyoncu bir eğitim dayatılmakta; bunun sonucunda hoşgörüsüz, zorba, milliyetçi, ırkçı kuşaklar yetişmektedir. Başta Kürt Halkı olmak üzere kendi anadillerinde eğitim isteyen halkların istekleri kanla boğulmaktadır.

Özgür Eğitim

Eğitim bugün esaret altındadır ve günden güne kötüleşmektedir. Cumhuriyet kurulduğundan beri burjuvazinin kontrolünde, tek taraflı, beyinleri uyuşmuş, çevresine, ülkesine, yaşadığı dünyaya karşı sorumsuz gençler yetiştirmeyi hedeflemiştir. Yoksul, okuryazar olmayan, sermayesi gelişmemiş Anadolu köylülerini eğiterek, onlara mesleki formasyonlar kazandırarak kalkınmayı köy ekonomisinin gelişmesinde gören komünistlerin öncülüğünde geliştirilen Köy Enstitüleri de ağaları korkuttuğu için kapatılmıştır.

Bugün devlet okullarında eğitim yoktur. İlköğrenim sürecinde çocuğa öğretilmesi gereken analitik çözümlemeleri, ortaöğrenimde şekillendirilmesi gereken analoji kurma yetisini edinemeyen bireyler ya devlet politikası olarak İmam Hatip liselerine gitmeye zorlanarak ya da özel eğitim adı altında alternatif bir hırsızlığa dönmüş olan özel okullarda eğitimlerine devam etmek zorunda kalıyor. İmam Hatiplerde verilen eğitimin kendi içindeki deformasyonunun yanı sıra çocuk yaştaki bireylerin dini eğitimle topluma kazandırılma düşüncesi artık açılan okulların da boş kalmasına sebep olmaktadır. AKP tarafından İmam Hatipler “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirmek için yaygınlaştırılmıştır. Kendini çocuklarının geleceği için heba eden orta gelirliler ise özel okulları tercih ediyor.

Bu sebeplerden, demokratik eğitim temelinde, sadece belli bir kesimin ayrıcalıklı eğitim alması yönünde bir değil, yığınları kapsayan; halkların dilini ve kültürünü geliştiren, özgür düşünceli genel bir eğitim sistemi yaratmalıyız. Çağdaş bir eğitim dediğimizde;  eleştirel, ilerici, özgür düşünen,halkların ve dillerin eşitliğini savunan, asimilasyona karşı çıkan, cinsiyetçi eğitimi reddeden, çevreyi koruyan anlayışa sahip bireylerin yetiştirilmesini anlıyoruz. Eğitim aracılığı ile toplumsal yaşama katılan, katkıda bulunan, sınıf, demokrasi ve özgürlük savaşında yer alan bireylerin yetişmesini anlıyoruz. Her dört yılda bir seçim kağıtlarına bir çarpı işareti koymak yerine, etkin bir biçimde toplumsal yaşama katılan, etkin demokratik kültürle yığınların yönetime katılmasını sağlayan, karar veren bir eğitim sistemi anlıyoruz.

Sınıflar arası savaş

Devlet okulları, öğrencileri ayıklayıp toplumda “doğru yerler”e yerleştirerek, burjuvazinin olanakları geniş, donanımlı çocuklarının yararına eğitim düzenliyor. Bu ayıklanma ve eşitsiz durum daha sonra eğitimde, kariyer yapmada ve iş yaşamında kendisini gösteriyor. Aşırı bireyselleşme ve yarışla, akademik eğitime sahip ailelerin çocukları popülerleşiyor. Böylelikle eğitim, sıradan ücretli çalışan halk çocukları için bir ilerleme kaydetmeden, sınıflı toplumda güçler dengesi yerinden oynamadan sınıflı toplum ayakta tutuluyor.Eğitim, tek bir çocuğun koşullarına bağlı ve gelişim olanakları sorunu değildir. Geleceğin sosyalist toplumunda herkesin toplumsal yaşama aktif katılımı olanaklı olacaktır. Bu yüzden, eğitim savaşı haksızlığın, eşitsizliğin, sömürünün ve ulusal baskının olmadığı eşit ve sınıfsız bir topluma ulaşmak için verilen sınıf savaşının bir parçasıdır.

Elbette eğitim egemen güçlerin temel çıkar ve iktidar ilişkilerinden bağımsız değildir. Kapitalist toplumda erki elinde tutan güç, sadece finansal kaynakları değil diğer üst yapı kurumlarını da elinde tutuyor. Bu küçük grubun, sıradan vatandaşların, eleştirel,özgür düşünen bireylerin yetişmesi ve toplumsal yaşama katılmasında bir çıkarı yoktur. Bu nedenle öğrenciler, üniversiteli gençler, çıraklar eğitim sistemindeki eşitsizlikler için savaş vermelidir. Bu, erki ellerinde tutanlara bir savaş açmalıdır.

Herkes için Eğitim

Herkes çerçevesi belirlenmiş iyi bir eğitim alma hakkına sahiptir. Ancak iyi bir eğitim burjuvazinin elit çocuklarını özel okullarında yetiştirirken, işçi, emekçi çocukları böyle bir hakka sahip değildir. Çerçevesi iyi çizilmemiş bir eğitim zengin, donanımlı çocuklar için bir sorun yaratmaz ama eğitimsiz aile çocukları için büyük bir sorun oluşturur. İşçi sınıfının ezici çoğunluğunun çocukları, anne ve babalarının kaderlerini izleyerek toplumsal gelişmeye müdahale edemez, işyerinde alınan kararlara etkide bulanamaz. Buna karşın yüksek eğitimli, ülke politikasında da etkin yer alan ailelerin çocukları eğitimde elit bir yer oluşturur. Eğitim bitince devlet mekanizmalarına yerleşirler, toplumsal gelişmede karar alıcı pozisyonlarda yer alırlar.

Eşitsiz eğitim olanakları hem sosyal yaşamda hem de mesleki olarak derin uçurumlar yaratır, sosyal mirası ve kapitalist yapıyı devam ettirir. Eğitim, sosyal farklılıkları kaldıran, sadece evlerinden donanımlı gelen çocuklar için değil, herkesi; bütün halkların dil ve kültürlerini kapsayan biçimde örgütlenmelidir. İyi örgütlenmiş bir eğitim; uygun yaşam koşullarında, uygun öğrenim atmosferi ve öğretmenin her bir çocuğa ayıracağı bol zamanının olmasıdır ki, öğrenci kendi eğitimden yalnızca kendisi sorumlu olmasın. Böylelikle kendi adına doğal süreç içinde zaten öğrenim görmek ve daha çok bilgiye ulaşma isteği öğrencide oluşmuş olur. Öğrenim gördüğü yıllar kayıp, yerler hapishane olmaktan çıkmalı, eğitimi tamamlama garantisi olarak kendi isteğiyle eğitimin içinde olan bireyler yetişmelidir.

Eğitimin çerçevesi

Her çocuğun taşıdığı potansiyele ve ihtiyaçlara göre düzenlenmelidir. Çocukların geldikleri toplumsal yapı; farklı dil ve kültürleri , gelenekleri ve beraberinde getirdikleri bagaj göz önüne alınarak, her sınıfta ihtiyaca göre birden fazla öğretmen olmalı, öğrenci sayıları 20’yi aşmamalıdır. Aynı zamanda eğitim öğretim kalitelerini arttırmak için öğretmenler okul tarafından ücretleri karşılanan kurslara yollanmalıdır. Her branşın öğretmenleri sadece kendi branşının güncelini takip etmesinin yanında diğer branşlarla da bağlantılı olarak ders programı yapmalıdır. Çocukların daha sağlıklı eğitim alabilmeleri için okullarda parasız sağlıklı yemek ile günlük spor yapmaları sağlanmalıdır. Özellikle ilköğrenim ve sonrasında ortaöğrenimde, matematik, türkçe, kürtçe ve diğer diller, sosyal bilgiler gibi temel derslerin diğer sanat ve spor dallarıyla iç içe, ezber ve kuralcı öğretimin dışına çıkarak, çocuğun gelişimine uygun, oyun ve hareket merkezli bir yapıya bürünmeleri gerekmektedir.

Staj

Gençlerin hem kamuda hem de özelde staj yapacağı yerlerle anlaşma yapılmalıdır. Gençlerin emeklerinin sömürülmemesi için işverenlerin finansını karşılayacak şekilde kontratlar yapılmalıdır. Gençleri iş yaşamına hazırlayacak biçimde , okuldan aldıkları teoriyi uygulama alanı sağlanmalıdır. Meslek liselerinde öğrenim gören öğrencilerin edindikleri bilgiyi uygulayabilecekleri ve kendilerini geliştirebilecekleri staj alanlarının önü açılmalıdır.

İşverenler için değil yaşam için eğitim!

Eğitim; çocuğu, genci toplumsal yaşama hazırlama üzerine olmalıdır. Çocuklar, gençler ne işverenlere uygun piyasa eğitimine, ne de politikacıların gerici, ırkçı, dinci, faşizan emellerine alet olmalıdır. Avrupa Birliği, eğitim projeleri de işverenler dünyasına uygun tasarlanmakta, sıradan insanın ihtiyaçları göz önüne alınmamaktadır. Böylece bilgi, alınıp satılabilen bir meta haline gelmiştir.

Özel okullarda uygulanan eğitim ise iç yapısı itibariyle tam zamanlı bir sömürü kurumuna dönüşmüştür. Okul öncesi dönemden itibaren pedagojik bir yaklaşımla eğitim verdiğini iddia eden çoğu özel okul kadrolarında güvensiz öğretmen profili ve okulun kendi yönetmeliğine göre çalışma saatleri belirlenen, işsiz kalma korkusuyla hizaya sokulan öğretmenlerin çalıştığı bir işyeridir. Öğretmenlerin kendilerini akademik olarak geliştirebilecekleri bir zaman ve alan olmamasının yanında, eğitim verdikleri öğrencilerle değil ilk aşamada daima müşterilerin memnuniyetini önemseyen bir ticaret elemanı olmaktan öteye gidememektedir.

Çocuklarımız, üzerinde fiyatı olan bir etikete dönüşmemelidir. Eğitim, piyasanın isteklerine göre belirlendiğinde, ne mutlu, eleştirel, ne de dayanışma ruhu olan insanlar yetişebilir. Eğitim camiası işverenler tarafından yönetildiğinde, kararlar da onların etkisiyle alınıyor. Eğitim sistemi, ulusal devlet projesine göre önceden biçilmiş, tepeden hazırlanmış ve politikacılarla işverenlerin isteklerine göre kontrol ediliyor. Kapitalist toplumda eğitim sistemi, anaokulundan üniversiteye kadar iş dünyasına, devletin ırkçı politikasına göre düzenleniyor; temel becerilerden, sosyal becerilere, topluma ve mevcut erke kadar her yerde geçerli oluyor.

Rekabet yönetimi

Rekabet ve bireyci yarış anlayışı sadece okullarda değil toplumun her alanında insanları baskı altına alıyor. Orta öğrenim ve üniversite öğrencileri bu baskı altında strese ve yenilgiye itiliyor. Eğer eğitimlerini zamanında tamamlayamıyorlarsa, iş piyasasına giremiyor, hem ekonomik hem de eğitim olanaklarından men edilerek cezalandırılıyorlar. Kalite olarak değil nicel olarak eğitim sisteminin içinde yer alıyorlar. Eğitim gönüllü olmalıdır, zorlamayla değil. Ailelerden gelen beklentilerin baskısı, not korkusu, yaptırımlar ve zaten daha önceden ödüllere, rekabete, cezalara alışık öğrenci yığınları haline dönüşmemeliler. Öğrenciler çalışmaya, öğrenim görmeyi belirleyen isteğe ve aldığı eğitimi değiştirmeye, istediği zaman dondurmaya, kendi eğitim temposunu izleme hakkına sahip olmalıdır.
Eğitimde öğretmenin yanı sıra yol gösterici ve danışmanlık hizmetleri de verilmeli eğitim almada hiçbir sınırlama getirilmemelidir.

Notlar, sınavlar ve kayıtlar

Not verme her şeyden önce öğrencilerin yarış atı haline sokularak, dayanışmacı ruhtan uzak, öğrencileri iyi ve kötü diye ayıran ve onların geleceğini belirleyen burjuva ideolojisinden başka bir şey değildir. Not verme; bireyciliği, bencilliği körükler, toplu yaşamı, dayanışmayı, yardımseverliği engeller ve grup çalışmalarında, öğrencinin öğrenciden öğrenmesinde, notları paylaşmada bir sorun olarak ortaya çıkar. Not sistemi bir baskı aracı olarak öğrencinin karşısında durmaktadır.
Not sistemi tamamen ortadan kaldırılmalı, yerine korku içermeyen, teşvik edici başka değerlendirme sistemleri getirilmelidir. Sınavlar, dönemler boyunca öğrencilerin ve öğretmenlerin öğrenmelerinde, kendilerini gözden geçirmede bir araç olarak ve okullara alınmada yazılı sözlü sınavlarla yapılmaktadır. Ancak okullara girişte öğrencilerin başka niteliklerine de bakılmalıdır.

Demokratik eğitim

Uygulamalı demokratik eğitim, eğitim sisteminin merkezinde olmalıdır. Öğrenimini bitiren herkes hem toplum, hem iş yaşamına hazırlıklı olmalıdır. Demokratik eğitim; öğrencilerin yaşadığı toplumu, geldiği halkın kültür ve dilini öğreten, dünyayı yorumlayan ve anlatan, bunları eğitim pratiğinde yaşatan bir içerikte olmalıdır. Herkesin eğilimleri ve geçmişleri hesaba katılarak eğitimde eşit fırsat ve haklara sahip olmalıdır. İş ve politika dünyasının çıkarlarının belirleyici olmaması son derece önemlidir. Hem ilköğrenim hem de yükseköğrenimde öğrenci birlikleri olmalı, daima okul yönetiminin yarısı öğrencilerden, diğer yarısı ise öğretmen ve diğer görevlilerden oluşmalıdır.

Genel ve kolektif eğitim

Eğitim kurumları marka olmak için yarışmamalıdır. Kaynakları mümkün olduğu kadar tutarlı, her bir öğrencinin ihtiyacını karşılayacak biçimde bir sistem oluşturulmalıdır. Eğitim, güven ve yöntem özgürlüğü üzerine oturmalı, okullar ve öğretmenler yazılı sözlü sınavlar, testler, zengin çocuklarına eğitim vermek yerine, bütün öğrencilere bilgi ve beceri kazandırarak, öğrenmeyi öğrenmeleri desteklenmelidir. Okullarda ekstra kaynak sağlayarak imkanı olmayan öğrencilerin de eğitimden faydalanmaları sağlanmalıdır. Sağlıklı, eğitim ortamına uygun binalar yapılmalı, var olanlar elden geçirilmeli, KPSS gibi 12 Eylül artığı, iktidarın ayıklama aracı olan uygulamalar hemen kaldırılmalı, işsiz öğretmenler istihdam edilmeli, sınıflara daha fazla öğretmen verilmelidir.

Eğitim sistemi ortak ve genel olmalı ve en güzel görev de herkesin düşünen, sorgulayan bir birey haline gelmesine katkıda bulunmaktır. Herkes topluma, kadına, doğaya ve çevreye, insanların cinsel tercihlerine, engellilere saygılı, farklı dil ve kültürlere karşı duyarlı donanıma sahip olmalı ve bu donanımı yaratıcı biçimde toplumsal yaşama katkıda bulunarak kullanmalıdır. Her şeyden önce meslek ve yükseköğrenim kurumlarında mesleki becerilerin kazandırılması gerekir. Burada da bütünsel, derinleştirilmiş ve paralellik kurulan toplum ve kültür anlayışı kazandırılmalı, genel ve sosyal yetilerle çeşitlendirilmelidir. İlköğrenim ve lise eğitimini kapsayan genel eğitim bir çok fiziksel ve yaratıcı dersle zenginleştirilmelidir.
Genel eğitim herkes için 12 yıl olmalı, ev ödevleri kaldırılmalıdır. 7. sınıftan itibaren eğitim yarım güne indirilmeli, sportif, sosyal ve politik etkinliklere zaman ayırılmalıdır.7. sınıfa kadar çocuklar oyunlar aracılığı ile sosyal yetiler de kazanmalıdır.

Öğrenim; hem bireysel hem grup olarak, sorun çözme ve üniteler halinde ders yapma üzerine kurulmalıdır. Bakanlıkça sınırları çizilmiş mekanik eğitim yerine toplum, kültürler, yaratıcı, pratik dersler, sağlık, doğa karşılıklı dersler artırılarak, branşlar birbirini destekleyerek işlenmelidir.

Böyle bir eğitim sistemi kendiliğinden oluşmaz. Bunun için şimdiden çocuklar, gençler, öğretmenler, veliler böyle bir eğitim sistemi için egemenlerin eğitim anlayışlarına karşı savaşım vermelidirler. Eğitim için verilen savaş toplumun karakterini değiştirir ve doğru toplumsal ilerlemeye büyük katkıda bulunur. Bu savaş aynı zamanda kapitalizme karşı verilen savaşın bir parçası olarak sınıf savaşıdır. Eşit, dayanışmacı bireyleri yetiştiren eğitim kapitalizmin doğasında yoktur, o sürekli eşitsizliği üretir. Demokratik, özgür, bilimsel bir eğitim, halkların kendi anadilinde eğitimi için mücadeleyi gerektirir. Bu mücadele her türlü ırkçı, şoven, kafatasçı, faşist eğitime karşı çıkmaktan, halkların varlık ve kimliğine göre eğitimi inkâr eden ve eğitimi ona göre düzenleyen Kemalist ve dinci anlayışla savaşmaktan geçer.

Çiğdem Erkan

Bir yanıt yazın