Haber / Yorum / Bildiri

6’lı Masa Anayasa önerisi 12 Eylül Darbe Anayasası’nın makyajıdır

Halklarımızın demokratik bir Anayasa talebi gerçekleşinceye kadar mücadele sürecektir

Aslı SAVAŞKAN

HER vesileyle yılda birkaç kez anayasa tartışması birden Türkiye’nin gündemine oturur ve demokratik bir anayasa talepleri yükseltiliverir. Şimdi de bu tartışmalar 6’lı Masa’nın iktidara geldiği takdirde öngördüğü anayasa önerisini açıklamasıyla birden alevleniverdi.

12 Eylül Anayasası topluma derin bir müdahaledir, halka giydirilmiş deli gömleğidir

Bu tartışmalar anlaşılır bir durumdur. Zira Türkiye’nin şimdiki anayasası 12 Eylül faşizan askeri darbesi tarafından Türkiye halklarına zorla giydirilmiş bir deli gömleğidir. Gerçi 1921 Anayasası hariç bundan önceki anayasaların da böyle bir karakteri vardı ama 12 Eylül anayasası kapsamı ve derinliği açısından bambaşka niteliklere sahiptir.

12 Eylül darbe anayasası Türkiye toplumuna, politikasına ve ekonomisine, demokrasisine, temel hak ve özgürlüklerine, işçi ve emekçi haklarına, başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halklarının dil, kimlik, özerklik haklarına köklü bir müdahaledir ve geriye gidiştir. Tüm temel hak ve özgürlükler budanmış, halkların varlıkları, Türkiye’nin çok halklı, çok uluslu, çok inançlı, çok kültürlü bir toplum olduğu anayasal düzeyde inkâr edilmiş, işçi ve emekçiler, ülke iç ve dış tekellerin talan ve yağmasına açılmıştır. Bu anayasa neoliberal politikalara geçişin anayasasıdır. İşte bu anayasa 40 yıldır ülkede hüküm sürmektedir. Sorun bu anayasada değişiklikler yapmak değil, bu anayasayı artık alıp tarihin çöplüğüne atmaktır. Ama bunu 40 yıldır kimse yapmadı, 6’lı Masa’da yapmayacaktır. Zaten yaptığı anayasa önerisi de 12 Eylül anayasasının değiştirilmiş biçimidir. Bu anayasayı tarihin çöplüğüne atacak olanlar da devrimci ve demokratik güçlerdir.

Erdoğan’ın tek adam rejimi 12 Eylül Anayasası2nın üstüne kuruludur 

Bu darbe anayasasını kendi çıkarları için en iyi kullanan Erdoğan oldu. Bu antidemokratik askeri, faşizan, baskıcı anayasa 2002’de iktidara gelen AKP ve Erdoğan’a mutlak iktidarını, faşizan, gerici tek adam rejimini gerçekleştirmek için iyi bir temel oluşturdu. Erdoğan bu anayasanın bazı maddelerini özellikle son 10 yıl içinde değiştirerek daha da faşistleştirdi, antidemokratikleştirdi, güçler ayrılığını kaldırdı, yasamayı, yargıyı, yürütmeyi kendi elinde topladı. Böylece kurduğu şu andaki ucube, otoriter, ceberrut, gerici, faşizan tek adam rejimine hukuksal meşruiyet kazandırdı. Bu rejim topluma giydirilen ikinci bir deli gömleği oldu. Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar aldı başını gitti. Dolar fırladı, enflasyon yine azdı, halk geçinemez hale geldi, Erdoğan ise sarayında padişahlardan daha lüks bir yaşam sürdürüyor. Hazineyi yağmalayarak çevresini zenginleştiriyor. Kurduğu nizami ve gayrinizami baskı aparatıyla muhalefeti susturuyor. Kürtlere karşı savaş tüm kirliliği ile devam ediyor, toplumu kutuplaştırıyor, kaynaklarını tüketiyor.

Bu Türk usulü başkanlık sisteminden, Erdoğan’dan halk artık kurtulmak istiyor. Haziran seçimleri bunun için bir fırsat olarak görülüyor. Bu fırsatı kullanabilmek için sol ve demokratik güçler, sosyal-demokrat görünümlü liberal, gerici burjuva güçleri de harekete geçmiş durumda. Her iki grubun da hedefi Erdoğan’ın kurduğu gerici faşizan rejimine son verilmesi, Erdoğan sonrasında bir yandan ekonomi düze çıkarılmaya çalışılırken diğer yandan da onun ceberrut ucube sistemine yarattığı yasal zemini ortadan kaldırmayı vaatetmekte ve bunun için öneriler getirmeye çalışmaktadır. Gerici, liberal burjuva güçler Erdoğan’ın gerçekleştirdiği anayasa değişikliklerini geri alacağını vaat ederken sol ve demokratik güçler ise toplumun bugün içinde bulunduğu gerçekleri ifade eden özgürlükçü demokratik yeni bir anayasa yapılmasını önermektedir.

6’lı Masa’nın Anayasa önerisi demokrasiye açılabilmekten çok uzak

CHP Başkanı Kılıçdaroğlu’nun gerici dinci, faşizan, aşırı sağcı, liberal görünümlü partilerden çatıştırdığı, altı partiden oluşan 6’lı Masa, uzun zamandan beri iktidara geldikleri takdirde Erdoğan sonrası için öngördükleri hedef olan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”in nasıl bir sistem olduğunu gösterecek olan anayasa önerilerini kamuoyu ile paylaştılar. Ortaya çıkan “dağın fare doğurması” gibi bir durum. Esasında 6’lı Masa’nın yeni bir anayasa önerisi yok. Söz konusu olan 12 Eylül faşizan anayasasına yapılan kozmetik bir makyaj. Daha doğrusu Erdoğan’ın gerici faşizan tek adam rejimini kurmak için yaptığı değişikliklerin büyücek bir bölümünün kaldırılıp eski duruma getirilmesidir. Bu halkımızın özlemini çektiği yalnız demokratik bir anayasadan değil, ileride demokrasiye açılabilecek bir anayasadan da fersah fersah uzaktır.

Demokrasiye açılışı getirebilecek bir anayasa ne demektir? Bu nasıl mümkün olabilir? Daha doğru bir soruyla, 6’lı Masa’dan bu beklenebilir mi? Demokratik bir anayasa 6’lı Masa’dan asla beklenmez. Aslında demokrasiye açılabilecek bir anayasa da onlardan beklenemez. Zira hem demokratik, hem de demokrasiye açılabilecek bir anayasa onların Kemalist kutsal devlet anlayışlarıyla bağdaşmaz. Ama hâlâ bazı demokratik güçler böyle demokrasiye açılabilecek bir anayasayı 6’lı masadan beklemekte, zira ancak böyle bir anayasa ile geniş yığınların beklentisine cevap verebilir ve Erdoğan’ı gönderecek oy potansiyelini kazanabilir. Çünkü bu demokrasiye açılacak anayasa şimdi hâlâ varolan 12 Eylül anayasasına yapılacak birkaç “radikal” müdahale ile esasında 3-5 maddeye yapılacak bir müdahale ile gerçekleştirilebilinir ve halkta yeni bir umut ve hareketlilik yaratılabilinirdi.

“Radikal” bir müdahale deyince büyük devrimci bir girişim, bir değişiklik yapılacağı anlaşılmasın. Bu üç müdahale anayasanın “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” olan ilk üç maddesiyle de ilgili değildir. Zira bu üç madde daha çok demokratik bir anayasanın içeriği ile ilgilidir ve toplumda büyük bir güç değişikliği oluşmasını gerektirir. Burada söylenen, yapılmasının düşünülmesi gereken bu üç, beş müdahale anayasanın “sıradan” maddeleridir, temel insan hak ve özgürlüklerinin bir yere kadar gerçekten genişletilmesiyle ilgilidir. Temel insan hak ve özgürlüklerinde bir gelişme ise genellikle demokrasi mücadelesini ilerleten adımlar olabilecek nitelik taşırlar. Nedir bazı demokrasi güçlerinin yapılmasını beklediği bu maddeler?

Demokrasiye açılışı getirebilecek anayasa değişiklikleri

12 Eylül anayasası yasaklarla doludur. Ama üç konudaki yasak en temel hak ve özgürlüklerle ilgilidir. Bunlardan biri anadil konusudur, ikincisi zorunlu din dersidir, üçüncüsü de işverenlere tanınan lokavt hakkıdır. Anadilde eğitimi yasaklayan Anayasanın 42. Maddesindeki “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” maddesi kaldırılabilir ve Kürtler başta olma üzere Türkiye halklarına kendi anadillerinde de eğitim sağlanabilirdi. Anadilin en temel, olmazsa olmaz temel insan hakkı olduğu düşünülürse bu beklenti çok doğaldır. Ama görülen o ki, 6’lı Masa partileri bunu istemediler. Çünkü bu onların”tek dil, tek millet, tek bayrak, tek din, tek devlet” diyen milliyetçi Kemalist devlet anlayışlarına taban tabana zıttır. Oysa bugün Türkiye’nin böylesi radikal bir adıma ihtiyacı vardı. Böylece Türkiye uluslararası alanda azınlıklara anadilde eğitimi yasaklayan ülke olma kara lekesinden kurtulacak, hem de Kürt sorununun barışçıl çözümü için bir adımın atılmış olacaktı. Ayrıca ikinci turda Erdoğan’ı göndermek için geniş bir oy tabanı da kazanmış olacaktı. 6’lı Masa bunu tepti, zira onlar için aslolan halk değil devlettir.

İkincisi Anayasanın 24. Maddesindeki “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır” saptaması çıkartılarak zorunlu din dersi de kaldırılmış olurdu. Buna bir de Diyanet’in kaldırılması eklenebilirdi. O zaman büyük bir kesimin özlemine cevap verilmiş olacaktı.  Bugün okullarda zorunlu din dersinin kaldırılması Alevilerin yıllardan beri öne sürdükleri bir taleptir. Onlar okullarda çocuklarının Sünni-Vahabi-İslam kurallarıyla eğitilmesini, evde ve okulda başka başka öğretimin çocuklarda travma yaratmasını istemiyorlar. Bu konularda verilmiş, ama Türkiye’nin uygulamadığı AIHM kararları vardır. 6’lı Masa 24. Maddede değişiklik yapılmasını ve AIHM kararlarının uygulanacağını, Diyanet’in yeniden düzenleneceğini ilan edebilirdi. Etmedi, çünkü devletin bekası tek dinde, Sünni-Vahabi- İslam-Türk sentezinde görülmektedir. Oysa bu adımın atılmasıyla din ve inanç özgürlüğü konusunda büyük bir adım atılmış ve Erdoğan’ın Alevilerin oyunu almak için giriştiği Cem evleri yapma, onları Kültür Bakanlığına bağlama manevraları da bir hamlede suya düşmüş, ikinci turda Erdoğan’ı göndermek için oy tabanı bir kez daha genişlemiş olacaktı. Onlar için halkın değil devletin bekası esastır.

Üçüncü olarak Anyasa`nın 54. Maddesindeki patronlara tanınan lokavt hakkı kaldırılıp diğer maddelerdeki işçilerin özgürce örgütlenme, sendikalaşma, grev ve toplu sözleşme, işten atılma konularında haklarının güçlendirilmesi, asgari ücretin saptanması ve enflasyon üstünde arttırılması, işsizlikle mücadele konularında yeni esaslar getirebilinirdi. Getirmediler veya getiremediler, zira 6’lı Masa partilerinin hepsi işçi ve emekçileri düşünen değil patronların haklarını savunan partilerdir. Patronlardan korktukları için ne lokavta dokunurlar ne de işçi haklarıyla ilgili adımlar atarlar. Sorun sınıfsaldır. İşçilerin zaten onlardan böyle bir beklentileri de yoktur. Ama işçi ve emekçi oylarına talibiz diyenlerin tam da bu konularda bir şeyler söylemesi gerekir. İşçiler onlara hem seçim kampanyası sırasında hem sonrasında meydanlarda gereken dersi verecektir.

6’lı Masa’nın bazı olumlu anayasa değişiklik önerileri

Bunlar ve daha birçok konu 6’lı Masa’nın sorunlu buldukları ve bunun için dışladıkları maddeler ve konulardır. Oysa bunlar “güçlendirilmiş” dedikleri parlamenter sistemin olmazsa olmazlarıdır. Onlar için “güçlendirilmiş” kavramının yalnız bir ajitatif değeri vardır. Özünde istedikleri “sıradan” bir parlamenter sisteme dönüştür. Bunun için de üzerinde sorun çıkmadan anlaştıkları anayasanın 84 maddesinde yaptıkları değişiklikleri komuoyuna açıkladılar. Bunlar önemsiz değişiklikler değildir. Ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kaldırtılmakta, merkezine parlamentonun ve güçler ayrılığının konduğu batılı anlayışta -hatta güdük denebilecek- bir parlamenter sistem düşünülmektedirler. Nihayet gelecek olan içinde işçi ve emekçilerin, halkların baskın olarak temsil edildiği demokratik bir parlamento değil, bir burjuva parlamentosudur. Buradan işçi ve emekçilerin, halkların ve demokratik hak ve özgürlüklerin lehine bir karar çıkmaz, böyle bir kararı çıkartmak için de yoğun mücadeleler gerekecektir. Hatta şimdi söz verdikleri “olumlu” önerilerin hayata geçmesi bile uzun mücadeleler sonunda gerçekleşecektir. İşçi ve emekçilere, köylülere ve esnafa, halklara, kadın ve gençlere, akademisyenlere hiçbir şey gümüş tepsi içinde sunulmaz, zorla mücadele ederek alınır. Bu asla unutulmamalıdır.   

Ama 6’lı Masa’nın önerdikleri değiştirecekleri zorla da olsa yaptırılması şimdiki ucube tek adam rejimine göre ileri adımlardır. Bunlardan bazıları şunlardır:  Cumhurbaşkanı eskiden olduğu gibi sembolik bir konuma gelecek, yasama organının, Meclisin konumu daha güçlü bir hale getirilecek, hükümet meclise karşı sorumlu olacak, gensoru ve yapıcı güvensizlik oyu ile düşürülebilecek, siyasal partilerin kapatılması güçleştirilecek, seçim barajı % 3’e indirilecek (tamamıyla kaldırılabilir, Milli Bakiye sistemine dönülebilirdi), YÖK kaldırılacak, üniversiteler özerk olacak, güçler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı sağlanacak, her türlü karara karşı yargı yolu açık olacak, baroların özerkliği anayasaya girecek, hukuk devleti işletilecek, hukukun üstünlüğü sağlanacak, kayyım uygulaması kalkacak, demokrasi işleyecek, Merkez Bankası bağımsız olacak, insan onuru insan haklarında temel alınacak v.b.  Dendiği gibi bunlar daha çok iyi niyet açıklamalarıdır, vaatlerdir. Onlar için bunlar vaat edilir, ama bunların çoğunun yaşamda bir karşılığı yoktur. Sınıf ve devlet çıkarı ne gerektiriyorsa o yapılacaktır.

6’lı Masa’nın hedefi zevahiri kurtarmak, halkın gözünü boyamaktır

6’lı Masa yalnız yukarıda adlandırılan üç temel konuya değil daha yakıcı olan birçok konuya değinmedi. Bunlardan biri savaş ve barış konusudur. Kürtlere ve komşulara karşı savaş ve saldırlar sonlandırılacak, barışın ve komşularla çatışmazlık politikası izlenecek denebilirdi. Denmedi. Yeni bir vatandaşlık anlayışı getirilebilirdi. Getirilmedi. Kadın hakları konusunda İstanbul Sözleşmesiyle yetinmeyip toplumun her alanında kadının özgürleşmesine vurgu yapılabilirdi. Yapılmadı. Politik tutuklular için bir genel politik af çıkarılması, MGK kaldırılması gündeme alınabilirdi. Alınmadı. Devlette ve devlet dışında kontrgerilla, SADAT gibi paramiliter örgütlerin dağıtılacağını ilan edilebilirdi, etmedi. İşçi ve emekçilerin enflasyona ezdirilmemesi için alınacak somut önlemler getirebilirlerdi. Getirilmedi. Gençlerin eğitim ve iş sorunlarına köklü çözümler getirilebilirdi. Getirilmedi. Planlı kalkınma vurgulanabilirdi. Vurgulanmadı. İklim ve çevre ve daha başka birçok temel konuda yeni açılımlar önerebilinirdi. Önerilmedi veya önerilmek istenmedi. Onun için 6’lı Masa önerileri güdük kaldı. Halkta bir umut ve heyecan uyandırmadı. Böyle bir heyecanı ancak devrimciler ve komünistler verebilirler.

Esasında 6’lı Masa 6 ay uğraşıp böyle bir öneri getireceğine daha önce 4 partinin, AKP, CHP, MHP, HDP’nin eşit katılımıyla kurulan Anayasa Komisyonunun üzerinde anlaştığı 60 maddeyi iktidara geldiklerinde hemen yürürlüğe koyacaklarını açıklayabilirlerdi. Yapmadılar. Bu 60 madde hem 6’lı Masa’nın önerilerinin büyük bir bölümünü kapsıyor hem de güncel yakıcı sorunlarla ilgili yaklaşımlar getiren maddeler içeriyordu. Yapmadılar. Zira böyle bir durumda halk yığınlarının “uslu” durmayacağından, devleti sallayabileceğinden korktular. Onlar için devlet bekası adına kendi aralarındaki harmoninin bozulmaması halk arasında gerçekleşecek bir harmoniden çok daha üstündür. Bunlar nihayetinde burjuva partileridir, devlet partileridir. Burjuvazinin ve devletin çıkarına olmayan bir uygulamaya asla girmezler. Onlar için demokrasi burjuva partilerinin birinin iktidara gelip diğerinin gitmesidir. Onlar sıkılmadan “şimdi demokrasi zamanı, hürriyet esastır, kısıtlamalar istisnadır” derler, “insan haklarına dayalı, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinden bahsederler, yargı bağımsızlığını, Merkez Bankası bağımsızlığını vurgularlar. Bunlar anlık halkı manipüle etmek için başvurulan yöntemlerdir. Onlar için esas olan burjuvazinin egemenliği, halkın ise uyutulmasıdır. Halk ise artık manipüle edilmek, uyutulmak istemiyor. Gözlerini açmaktadır. 

Halkı uyandırmak ve örgütlemek görevi devrimcilerin, komünistlerindir

Şu bilinmeli ki, sınıflı toplumlarda ne yargı bağımsızdır ne Merkez Bankası, ne Meclis ne Bakanlar kurulu. Bunlar halkın, işçi ve emekçilerin çıkarları doğrultusunda değil egemen güçlerin, tekellerin çıkarları doğrultusunda çalışırlar, karar alırlar. Sınıflı toplumlarda hukukun üstünlüğü üstün sınıfların hukukudur. 6’lı Masa’nın ana hedefi burjuvazinin, tekellerin egemenliğini sağlamaktır, işçi ve emekçilerin sömürüsü üzerinden neoliberal kapitalist sistemi işletmektir. İşçi ve emekçilerin, Türkiye halklarının onlardan bir beklentisi yoktur. Söz konusu olan Erdoğan’ı devirmek için O’na karşı olan tüm güçlerin en geniş ittifakını oluşturmaktır. Erdoğan’ı gönderdikten sonra onlarla demokrasinin derinleştirilmesi, gerçek demokrasinin kazanılması için mücadele devam edecektir. Bu mücadele Erdoğan’ı devirme mücadelesiyle seçim meydanlarında hızlanacaktır. Bu mücadeleyi yığınlar içinde örgütlemek ve seçim sonrasında da derinleştirerek sürdürmek devrimcilerin ve komünistlerin önlerinde duran en acil görevdir.  

  Gerçek bir demokrasi işçi ve emekçilerin eseri olacaktır

6’lı Masa’nın anayasa önerisi toplumda ve bazı demokrasi güçlerinde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Ne kadar kendisine sosyal-demokrat dese de burjuvaziden demokratik bir anayasa önerisi gelmeyeceği bir kez daha anlaşılmış oldu. Basında demokratik bir devleti ve demokratik bir cumhuriyetin temeli olacak demokratik bir anayasanın nasıl olabileceği konusunda görüşler ileri sürülmekte, tartışmalar yapılmaktadır. Bu tartışmaların ortak özelliği doğru olarak demokratik bir cumhuriyetin ve anayasanın merkezinde işçi sınıfı ve emekçi halk yığınları bulunmakta, egemenliğin halk yığınlarında olduğu bir halk demokrasisi öngörülmekte ve tabandan yukarıya doğru halk meclisleri olarak örülmesi önerilmektedir.

Biz buna bir de Türkiye’nin çok halklı, çok uluslu, çok inançlı, çok kültürlü özelliğinin de katılarak tartışılmasını öneriyoruz. Çünkü anayasa o toplumun tarihsel gelişmesiyle birlikte içinde bulunduğu nesnel ve öznel koşulların, güç dengelerinin bir aynası olmalıdır. Sırf işçi sınıfı temel alınıp halklar unutuluyorsa böyle bir anayasa demokratik olamaz. Partimizin daha 1920’deki 1. Kongresinde “Hür hakların hür ittihadı” üzerinde yükselen işçi ve köylü şuralarından oluşan proleter enternasyonalizmine dayalı federal demokratik bir cumhuriyet öngörülmüştür. Dergimiz DURUM’un 2. sayısında Mehmet Bayrak yoldaşın böyle bir cumhuriyet ve anayasanın nasıl olabileceği konusunda bir yazısı yayınlanmıştı. Şimdi tartışmalara bir katkı olarak yoldaşın yazısının son bölümünü buraya aktarıyoruz:

Türkiye toplumunun yeniden yapılandırılması, demokratik devletin içeriği

1. Demokratik cumhuriyet veya demokratik devlet, bugünkü Türkiye sınırları içinde yaşayan bütün ulusların ve sayısal olarak büyük veya küçük milliyetler, ulusal azınlıklar, ulusal topluluklar olmalarına bakılmaksızın halkların tümünün ortak iradesini ve temsilini ifade etmesini içerir. Bu halklar Türk, Kürt, Laz, Rum, Ermeni, Yahudi, Asuri-Süryani, Arap, Roman, Çerkez, Gürcü ve diğer Kafkas halkları, Makedon, Boşnak, Arnavut, Bulgar, Romen ve diğer Balkan halklarıdır. Demokratik devlette bu halkların yerleşik veya dağınık olmalarına bakılmaksızın bunların tümünün merkezi erkte temsil edilmesi gerekir.

2. Demokratik ve merkezi esaslar temelindeki yeni yapı, özerk devlet ve otonom bölgelerden oluşacaktır. Merkezi erk, Türkiye halklarının tümünün temsil edildiği bir erk olacaktır.

3. Merkezi hükümetin elinde yalnız demokratik devletin genel işleyişi olacaktır. Buna göre:

a. Dış ticaret de dahil olmak üzere, dış ilişkiler, deniz, hava, demiryolları ve ulusal güvenlik, haberleşme, mali ve gümrüklerle ilgili sorunlar merkezi erk tarafından yürütülecektir.

b. Merkezi erkin ve özerk devletlerin erk ve idari organlar sisteminin ilkeleri ve bunların çalışma düzeni merkezi ve özerk yönetimlerin anayasalarında belirlenir. Merkezi erkin kararları bağlayıcıdır. Özerk cumhuriyetler, kendi ulusal özgül çıkarları açısından bu ilkelerin geliştirilmesinde yetkili olacaktır.

c. Merkezi erk, ülkenin birlik içinde politik ve ekonomik bakımından gelişmesinin güvence altına alınması amacıyla özerk devletin anayasa ve öteki yasalarla çelişen karar ve talimatlarını ertelemek veya iptal etmek yetkisine sahip olacaktır.

4. Özerk erk veya cumhuriyet (devlet), demokratik devletin sınırları içinde belirlenmiş topraklar üzerinde (Kürt ulusunu alacak olursak) Kürt ulusunun kendi sorunlarını kendisinin çözmesi demektir. Bu Kürt halkının egemenliğini yansıtacaktır. Özerk erk, demokratik devletin kendi iç örgütlenmesidir.

Buna göre:

a. Özerk Kürdistan Cumhuriyeti’nin en yüksek organı olan meclis, Türkiye Kürdistan’ındaki il, ilçe, köylerden seçilmiş halkın temsilcilerinden oluşacaktır. Şimdiye kadarki T.C.’nin uygulayageldiği, merkezi atamalarla oluşturduğu, yerel ve bölgesel yönetim makamları kaldırılacaktır.

b. Özerk Kürdistan’da yaşayan tüm halkların özerk yönetimin organlarında sayısal olarak temsil edilmesi o cumhuriyetin veya otonom bölgenin nüfus oranıyla saptanacaktır. Bu ilke diğer özerk cumhuriyet ve diğer otonom bölgeler için de geçerli olacaktır.

c. Seçimlerde, tesbit edilmiş temsilcilikleri aracılığıyla bütün halklar nisbi olarak merkezi erkin yasama ve yürütme organlarında temsil edilecektir.

d. Özerk cumhuriyet, merkezi erkçe onaylanmak koşuluyla kendi bölgesinin iç taksimatını ve sınırlarının tesbitini kendisi yapacaktır.

e. Özerk cumhuriyet, merkezi devlet yasalarının, karar ve talimatlarının uygulanmasına, cumhuriyetin eğitim, sağlık, tarım, sanayi, yerel ticaret, trafik, maliye ve vergilerin örgütlenmesine, kendi bütçesinin hazırlanmasına ve kamu düzeninin korunması ve denetlenmesi özerk cumhuriyette yaşayan bütün halkların haklarının korunmasına görevli ve yetkili olacaktır, bu merkezle uyum içinde yürütülecektir.

f. Özerk cumhuriyetin devlet organlarında ve eğitim kurumlarında Kürt halkının ulusal dili Kürtçe konuşulacaktır. Bütün dillerin gelişip güçlenmesi için bütün olanaklar sağlanacak, her ulus ve ulusal azınlığın kendi dilinde okuması, yazması, yayın yapması yasaklanamaz.

5. Komünistler, ulusların kendi yazgılarının kendileri tarafından çizilmesi hakkının Leninci özgül içeriğinden ve deneylerinden hareket ederler, Türkiye Kürdistanı’nda Kürt halkının ulusal, topraksal özerklik istemini tanırlar, ulusal, topraksal özerkliği Türk, Kürt ve diğer tüm ulusal azınlıkların ortak çıkarları için adil bir çözüm olarak görürler. Türkiye Kürdistanı’nda özerkliğin yerleşmesiyle Kürt halkı yaşadığı topraklar üzerinde demokratik kültürünü, ulus ve dil eşitliğinin özgürce gelişmesini sağlayacak, Kürt ve Türk halkının ve diğer tüm ulusal azınlıkların karşılıklı yakınlaşmaları için objektif eğilimlerin gelişmesine büyük olanaklar yaratacaktır. Ulusal topraksal özerklik demokratik devletin bir iç örgütlenmesidir.

6. Ulusların kendi yazgılarını kendilerinin belirlemesi hakkı, ulusal eşitsizliği ve ekonomik bakımdan zayıf olan ulusu egemenlik altına almayı getiren ve bir burjuva teorisi olan “ulusal kültürel özerklik” ile temelden ayrılır. Ulusların kendi yazgılarının kendileri tarafından belirlenmesi hakkını, “etnik kültürel sorunlara” ve “etnik kimlik”lere indirgeyen görüşlere karşı sürekli savaş gerekir. Ulusal topraksal özerklik temelinde, demokratik cumhuriyet, demokratik toplum, demokratik devlet için mücadele sosyalizm için savaşın kopmaz bir parçasıdır.

Bir yanıt yazın