6 yaşında kız çocuğunun evlendirilmesi ve tecavüze uğraması bu ülkede ifade özgürlüğüdür
Mümin TOPRAK
TÜRKİYE son günlerde İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Y. Z. Gümüşel’in 6 yaşındaki kızını dini nikâhla müridi 29 yaşındaki bir tarikat mensubuyla evlendirmesi ve evlilik icabı 6 yaaşında kızın tecavüze uğraması haberiyle çalkalanıyor. Çalkalanıyor derken iktidar ve Saray tarafı suskun, muhalefet ve demokratik güçler olayı şiddetle protesto ediyorlar, kınıyorlar, vicdan diyorlar, ülkenin yüzkarası diyorlar. Tepkiler sonunda AKP’de Erdoğan da konuşmak zorunda kaldı ve tasvip edilecek bir olay olmadığını istemeyerek söylemekle yetindiler. Tavırları onların bu konuya kökten karşı olmadıklarını ima ediyordu. Hele Erdoğan’ın “bir kızımızın erken yaşta evliliği” diyerek 6 yaşında bir çocuğun tecavüze uğradığını açıkça belirtmeyerek sanki olayın üstünü örtmeye kalkıyor gibi olması ülke için ne kadar utanç vericidir.
6 yaşında evlenmenin ifade özgürlüğü ile ne ilintisi var?
Şimdi denebilir ki, bu olayın ifade özgürlüğü ile ne ilişkisi var? Bu da nereden çıktı? Yazının başlığı abartılı, zorlama değil midir? diye sorulabilir. Değildir, zira bu memlekette her şey mümkün. Memleket deyince bu rejimde her şey mümkün demek gerekir. Rejim dediğin de Erdoğan’ın gerici islami-faşist tek adam rejimidir. Bu rejim diğer rejimlere benzemez. Nevi şahsına münhasır bir rejimdir. Çünkü bu rejimde topluma Selefist-Vahabi-İslam dayatılıyor. Laik aydınlamacı yaşam biçimi yerine Suudi-Vahabi-Emevi-İslam yaşam biçimi yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu rejim cihatçıdır. Savaş, vurgun, yağma, talan onun özüne işlemiştir. Kindardır, son Kürt susuncaya kadar savaşta inatçı ve intikamcıdır.
Bu Suudi-Vahabi yaşam biçiminde kadın evde erkeğin “kölesi”dir, kız çocukları genç yaşta evlenme “objesi”dir. Yerden mantar gibi biten tarikatlar, cemaatler, dini vakıflar bu yaşam biçimini yerleştirmenin araçlarıdır. Kadını horlama, kadına baskı ve şiddet, kız çocuklarını küçük yaşta evlendirme ve tecavüz bu toplumda artık normal sayılmaktadır. Bu konularda devlet susuyor, yargı susuyor, Meclis susuyor. Esasında susmuyor, davranışlarıyla bu gelişmeyi destekliyor ve körüklüyorlar. Toplum çürüyor, toplum yozlaşıyor, toplumda ahlak normları çöküyor. Bu koşullarda meydanlara çıkıp çığlık atan, yeter diyen bir toplum da yok. Bu konuyu dile getiren kadın örgüt ve girişimleri de anında susturuluyor. Onlar bunlara İslam toplumunun icabıdır, sosyolojik bir olaydır, susacaksın deniyor.
Diyeceksiniz ki, kadınlar, kadına şiddette, çocuk istismarında meydanlara çıkıyorlar, cop da yeseler, tutuklansalar da fikirlerini ifade ediyorlar. Bu memlekette 6 yaşında çocuk evlensin, evlilik gereği tecavüze uğrasın diyen mi var? Böylesi bir ifade özgürlüğü mü var? Bu soruya maalesef var diye cevap vermek zorundayız! Kim bunlar diye sorarsanız, maalesef bunlar kendisine bağımsız yargı diyen yargı, devlet, Diyanet, tarikat, toplumun büyücek bir kesimi! Bunlar için 6 yaşında bir çocuğun evlenebileceğini söylemek ifade özgürlüğüdür. Oysa bu evliliği, dolayısıyla istismarını savunmak pedofillik, toplumsal bir hastalıktır, sosyolojik bir vakadır. Bu konulara deyinen yok denecek kadar azdır!
Nurettin Yıldız’ın fetvası: 6 yaşındaki çocuk evlenebilir
Nurettin Yıldız 2015’lerde Milli Gazete yazarı ve Sosyal Doku Vakfı başkanıdır ve o dönem hükümete destek için kurulan Milli İrade Platformu’nu oluşturanlardandır. O, bu dönemde yayınladığı bir videoda verdiği bir fetvada şöyle der:
“Evlilikle ilgili şeriatımızda İslam’ın yaş haddi yoktur. Bu ne demek? Buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir. Çocuklar arası nikâh da yapılabilir. Büyük küçük nikâhı da yapılabilir. Mesela 7 yaşında bir kız çocuğu 25 yaşında bir erkek veya 7 yaşında erkek 25 yaşında bir kız evlenebiler mi, nikâhlanabilirler mi? Nikâh evlilikten daha hassas bir ifade. Evet, nikâhlanmalarında sakınca yoktur. Bütün mezheplere göre, Kuran’a iman eden bütün Müslümanlara göre, (Kuran’a iman eden kelimesini açacağız biraz sonra) evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10 yaşında, 7 yaşında, 6 yaşında, 78 yaşında, yaşıyorsa 135 yaşında bir insan, evlenmeye adaydır. Ne küçük yaşta olduğu için, ne büyük yaşta olduğu için, nikâha engel bir durum yoktur. Eğer reşitse, kendi imzasını atacak yaştaysa kendisi evlenir, reşit değilse velisi tarafından evlendirilir.” Hatırlatalım: Hiranur Vakfı kurucusu Gümüşel 6 yaşında reşit olmayan kızını velisi olarak kendi eliyle evlendiriyor, anası saçını tarayıp “kocası”na yolluyor. Her şey fetvaya uygun. Burası Türkiye. Bir başkadır benim memleketim! Bu Nurettin Yıldız’ın yaşadığı Türkiye’de yasalar nikâhı 18 yaş olarak ilan ediyor. Din “bilgini” Nurettin Yıldız bile bile yasalara meydan okuyor, toplumu ortaçağdan kalma dini kuralara uydurmaya çalışıyor. Bunu korkmadan yapması arkasının güçlü olduğunu göstermektedir.
Nitekim 2017 senesinde bu fetvayı ele alan “Dinciler sapıklaşıyor: Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız: 6 yaşındaki çocuk evlenebilir dedi” diye haber yapan gazeteci Barış Terkoğlu hakkında savcılar “hakaret” suçlamasıyla iddianame düzenlediler. İddianamede hakkında “Kovuşturmaya yer yoktur” kararı verilen Yıldız’ın sözlerinin “düşünce ve kanaat özgürlüğü, düşünceyi açıklama, yayma kapsamında kaldığı” belirtildi. İddianamede şöyle dendi:
“’6 yaşında çocukla evlenebilir’ başlıklı videoda kayıtlı konuşma metni ile ilgili olarak, Kocaeli Baro Başkanlığı’nın da şikâyeti ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2015/20414 nolu soruşturmada Nurettin Yıldız hakkında soruşturma yapıldığı, sonuç olarak söz konusu beyanların T.C. Anayasa 25. ve 26. maddelerinde düzenlenen düşünce ve kanaat özgürlüğü, düşünceyi açıklama, yayma kapsamında kaldığı gerekçesiyle 17.03.2015 tarihli kovuşturmaya yer yoktur kararı verildiği dosya kapsamında mevcut karar örneğinden anlaşılmıştır.”
Yargı-Saray-Tarikat işbirliği
Şimdi anlaşıldı mı? Yargıya göre “6 yaşında çocukla evlenebilir” olduğunu açıklamak, yaymak suç değildir, ifade özgürlüğü kapsamındadır. Bunu söyleyen yargı mensupları üzerinde Nurettin Yıldız’ın etkisini anlatan bir örnek de 2016 yılının Aralık ayında Muhafazakârların Adalet ve Medeniyet Derneği adlı dernek, Alanya’da bir otelde hukuk buluşması düzenliyor. Konuşmacı olarak ise kürsüde Nurettin Yıldız vardır. Yıldız’ın dinleyicileri arasında en ön sırada başsavcılardan Yargıtay üyelerine hatta Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısına kadar yargı bürokrasisi oturuyordu. Koskoca hâkim ve savcılar hukuka değil Nurettin Yıldız’ın fetvalarına önem veriyorlardı. Onların tarikat ve cemaatlere, hele Saray’a bağlılıkları Anayasa ve yasalara bağlılıklarından daha üstündü. Bu nedenle savcılar Yıldız’ın fetvaları hakkında yapılan şikâyetlere takipsizlik kararı veriyor, Yıldız aleyhinde yazılan yazılara ve yapılan haberlere ise anında erişim engeli getiriyor, yazı yazan gazeteciler hakkında davalar açılıyordu. Cemaat, iktidar yargı ilişkisi gün gibi ortadaydı. Şimdi Gümüşel’in 6 yaşında evlendirdiği kızı 15 yaşında hamile kalıp doktora gittiğinde ve doktor bu çocuk evliliği deyip polisi çağırmasına rağmen savcıların olayı daha fazla takip etmemesinin nedeni daha iyi anlaşılmıyor mu? Ve şimdi kamuoyunda tartışılan bu rezaletin üstünün bir gün bu tarikat-yargı işbirliği karşısında kapatılmayacağından kim emin olabilir? Kimse, zira solcu ve Kürtlerle ilgili davalara hemen anında zaman bulan yargı bu tecavüz olayına zaman bulamayıp duruşma gününü Mayıs 2023’e atmış ama tepkiler üzerine Ocak ayına çekilmiştir. Yargı toplumun gözünün içine baka baka bu olayda adil bir yargılamayı şimdiden unutun diyor. Yargı, Saray, tarikat işbirliği gün gibi ortada!.
Nurettin Yıldız daha da ileri giderek kendisine gösterilen tepkileri “İslam’a ve Müslümanlara hakaret” olarak nitelendirdi. Yani “6 yaşında bir kız çocuğu evlendirilebilir ve istismar edilebilir” diyen bir din adamına tepki göstermek “İslam’a ve Müslümanlara hakaret” etmekmiş. Kimsenin kimseye hele İslam’a ve Müslümanlara hakaret etmeye hakkı yoktur. O zaman sormak gerekir. “6 yaşında bir kız çocuğunun evlendirilmesi” konusunda İslam dininin ve müslümanların görüşü nedir? Kitaplar ne diyor, ulemalar ne diyor? Diyanet ne diyor, devlet, hükümet Erdoğan ne diyor, Kuran ayet ve hadisler ne diyor? Bilinsin ki, İslam ve müslümanlara hakaret edilmesin!
6 yaş evliliği ile ilgili Diyanet ne diyor
Bu gelişmeler karşısında bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan beklenen nikâh ve evlenme yaşının yasalarımıza göre 18 olduğunu, ülkemizde geçerli olanın ileri sürülen bazı dini “kuralların” değil yasalar olduğunu söyemesi beklenmez mi? Ama hayır! Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi Web Sitesinde 6 yaş evlilikleri reddedilirken 9 yaş evliliklerinin olabileceği belirtilmektedir. Bunu da buluğun ve nikâhın ne anlama geldiğini anlatarak yapmaktadır. Bu konularda Diyanet’in açıklamaları şöyle:
“Sözlükte ‘ulaşmak, yetişmek, iş gayesine varmak gibi’ anlamlara gelen bulûğ, fıkıh terimi olarak, bir kimsenin çocukluk dönemini bitirip, ergenlik çağına ulaşması demektir. Bulûğ çağına ulaşan kimseye bâliğ denir. Ergenlik yaşı çocuğun vücut yapısına ve iklim şartlarına göre değişebilir. İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. Bu yaşa ulaştıktan sonra erkeğin ihtilam olması, baba olabilme devresine girmesi; kızın da adet görmesi, gebe kalabilme çağına ulaşması fiilî olarak bâliğ olmalarıdır… Buluğ, kişinin dinen mükellef sayılıp, yetişkin insan statüsünü kazandığı dönemdir. Bu çağa ulaşan ve akıllı olan kimse artık tam edâ ehliyeti kazanır. Böylece, ibâdet, helal ve haram gibi dinî hükümlere muhatap; cezâî, malî ve hukukî yükümlülüklere ehil olur.”
“Nikâhın, iki şahit huzurunda tarafların irade beyanında bulunmak suretiyle akdedilmesi gerekir. Buluğ çağına erişmiş kadının velisi olmaksızın kendisinin nikâhlanabilmesi mümkün olmakla birlikte, velisinin de bulunması menduptur (yapılması daha iyi olan).”
Diyanet’in bu açıklamalarında açıkça 9 yaşında bir kız çocuğunun evlenebileceği belirtilmektedir. Diyanet ise buna şiddetle karşı çıkmakta, bunların yalan ve asılsız olduğunu söylemektedir. Oysa Diyanet’in söyledikleri açıkça ortada: Kızlarda buluğ çağı 9 yaştır. Büluğ çağına erişmiş kişi yetişkin statüsünü kazanır, gebe kalabilir, velisi olmadan da nikâhlanabilir ne demektir? 9 yaşındaki kız çocuğu evlenebilir, gebe kalabilir, yani tecavüze uğrayabilir demektir. İslam’da kız çocuklarının 9 yaşa girmeleri çok önemlidir. Bu Hz. Muhammed’in evlilikleriyle ilgilidir. Onun için Diyanet’in “biz böyle bir şey açıklamadık” demesi zevahiri kurtarmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Diyanet’in sözlük bilgisi altında büluğ ve nikâhı açıklarken demek istediği 9 yaşında kız çocuklarının evlenebilir olmasıdır. Oysa Diyanet’in açıkça nikâh ve evlilik yaşı 9 değil 18’dir diye ilan etmesi gerekmez mi? Diyanet gerek görmüyor. Elbet bunun bir hikmeti vardır!
Eğitimde 4+4+4’ün kerameti ve İranlaşma, Vahabileşme gayreti
Hükümetin ve Erdoğan’ın bu konudaki, yani 9 yaş konusundaki politikası açık olarak 2012 senesinde ortaya çıktı. O sene Erdoğan eğitim sistemini değiştirip, “yepyeni” bir eğitim sistemi getirmeye kalktı. Herkes bu da nereden çıktı diye yakınmaya başladı. Böyle bir eğitim reformundan ne Milli Eğitim Bakanlığı’nın ne de eğitimle ilgili kurumlarının haberi vardı. Erdoğan kendi en yakın kurmaylarına böyle bir proje hazırlatmış ve kamuoyuna sunmuştu. Bu eğitim projesine göre şimdiye kadarki 8 yıllık kesintisiz eğitim kaldırılmakta, onun yerine 4+4+4 kesintili, yani 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl lise olmak üzere her biri birbirinden bağımsız eğitim sistemi getirilmekteydi. Daha da önemlisi çocukların okula başlama yaşı 72 aydan 60 aya indirilmekteydi. Yani eğitim yaaşı 6’dan 5 yaşa indirilmekteydi. Böylece 5 yaşında ilkokula başlayan çocuk 4 sene sonra, yani 9 yaşında ilkokulu bitirmiş olacaktı. İsterse ortaokula, daha doğrusu İmam-Hatip-Ortaokullarına gidecek. İstemezse bırakacak, evde koca bekleyecekti. Şimdi 9 yaşın kerameti anlaşıldı mı? Neden okula başlama yaşının 5 ve okul basamaklarının 4’er seneye indirildiği anlaşıldı mı?
Gerçi o zaman gazetelerde çıkan haberlere göre ilköğretime başlama yaşı 5 yaşa düşürülerek kız öğrencilere “ergenlik ayarı” yapılmak istendiği belirtildi. Böylece ilköğretim çağı yaş aralığı 5-13 yaş aralığına inecek, 12-14 yaş aralığında ergenliğe giren kız çocukları 13 yaşında ilköğretimden mezun olarak İslam inancına göre henüz mükellefiyet çağına girmeden örgün eğitimini tamamlamış ve örgün eğitime devam etmeyerek karma eğitim, yatılı okul, türban yasağı gibi sorunlar da ortadan kalkmış olacaktı.
Burada ergenlik çağının 9 değil 12-14 gösterilmesi kamuoyunun tepkisini çekmemek içindir. Yukarıda Diyanet’in açıklamasında da görüldüğü gibi ergenlik yaşı kızlarda 9’dur. Bu nedenle kesintili eğitim sistemine geçilmiş, ilkokul 5+4 = 9 yaşı olarak belirlenmiştir. İlginç olanı tam bu yıllarda İran Molla Rejimi de kız çocuklarının 9 yaşında evlenebileceğini tartışmış ve bunu yasallaştırmıştır. İran’daki Şeriata göre kız çocuklar 9, erkek çocuklar 15 yaşında evlenebilirler. Kız çocuklarının evlenme kararını babası veya dedesi (babasının babası) verebilir. Erdoğan İran molları kadar ileri gidemedi. O ilk hedef olarak ergenlik yaşı 12-14 tartışmasını getirdi, 9 ve 13 sayılarını gündem yaptı, çocukların eğitimine “ergenlik ayarı” getirdi. 9 yaşa toplumdan gelebilecek tepkilerden dolayı bunu kendisi getirmedi, dolaylı yollardan 9 yaş tartışmasını Diyanet’e, 6 ve 9 yaş tartışmalarını da tarikatlara ve dini vakıfların gündemine aldırttı. Toplumda hızlı bir 6 yaş çocuk evlenmeleri, 6,12,15 yaş çocuklara tecavüz artışı yaşanmaya başlandı. Bu AKP iktidarının bir “ürünüdür”. Bu nedenle şu bilinmeli ki esas hedefi 6 yaşta nikâh, 9 yaşta istismar, taciz ve tecavüzdür. O zaman sormak gerekiyor: bu 6 ve 9 yaşın kerameti nedir? Neden Erdoğan hükümeti Torba Yasalarla çocuk evliliklerine yeni düzenlemeler getirmekte ve toplumu bu 6 ve 9 yaş olayına adapte etmektedir. Nedir bunun kerameti?
İslam’da ve Müslüman toplumlarda 6 ve 9 yaş kerameti
Bu 6 ve 9 yaş meselesi Arap ve İslam âleminde bilinen ve tartışılan bir konudur. Anlaşılan bu İslam’ın çıktığı dönemlerde Araplarda görülen bir uygulama. Sonra tüm İslam âlemine yayılmış. Önce şu bilinmeli ki, burada söz konusu olan, Anadolu’da da görülen bazı hallerde (toprağın ve sürünün büyümesi, dostlukların güçlenmesi gibi hallerde) çocuklara daha doğuşta “beşik kertiği” nikâh yapmak ve büyüyüncede evermek değildir. Bu gibi geleneksel çocuk evliliklerine şiddetle karşı çıkılmalıdır. Ama burada söz konusu olan, Nurettin Yıldız’ın da demek istediği gibi, 78, yaşıyorsa 135 yaşındaki erkeklerin 6, 9, 12, 15 yaşlarındaki kız çocuklarıyla evlenmeleridir. Bunun bugünkü modern toplumda adı pedofilliktir, sosyolojik bir vakaadır, toplumun çürümüşlüğüne, yozlaşmışlığına ve kokuşmuşluğuna bir göstergedir. Toplumun bu konuyu hızla ele alıp tartışması ve telin etmesi gerekmektedir. Ama zordur, çünkü bu konu islam dini ve yaşam biçimiyle bağlanmaktadır. Özellikle tarikatlarda, dinsel kurumlarda çocuk tecavüzlerinin artması bu konunun dinle bağlantısını göstermektedir.
İslam’da küçük kız çocuklarıyla iki evlilik en çok tartışılan konudur. Biri Muhammed’in Ebu Bekir’in Kızı Ayşe ile evliliği, ikincisi de Ömer’in Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm ile evliliğidir. Ömer Ümmü Gülsüm ile evlendiğinde Ümmü Gülsüm 9 yaşındaydı. Burada nikâh ve tecavüz Ümmü Gülsüm 9 yaşındayken vuku bulur. Ama Muhammed’in Ayşe ile evliliğinde nikâh ve ilişki ayrı zamanlardadır. Nikâh Ayşe 6 yaşındayken, ilişki, “koynuna girme” ise Ayşe 9 yaşındayken vuku bulmuştur. Nikâh’ın 6 yaşında gerçekleştiği konusunda islam âleminde bir mutabakat vardır. Zira Ebu Bekir Ehl-i Beyt’ten yani Muhammed ailesinden değildir. Hem Peygamber ailesine dâhil olmak, hem de bu vesileyle ileride halifeliği garanti etmek için güzel bir kız çocuğu olan Ayşe’yi Peygambere vermek ister. Peygamber de evet der ve 6 yaşında nikâh kıyarlar. Buraya kadar olan gelişmede bir tartışma yoktur, kabul edilen bir konudur. Tartışma bundan sonrasında vardır. Muhammed Ayşe’nin “koynuna” 9 yaşında mı, 12 yaşında mı, 15 yaşında mı yoksa 17 yaşında mı girmiştir? Aralarında Yaşar Nuri Öztürk’ün de olduğu bazı din bilginleri izdivacın Ayşe 15 veya 17 yaşındayken gerçekleştiğini söylerler ve bunu da Ayşe’nin ablasıyla aralarındaki yaş farkından çıkararak ispatlamaya çalışırlar. Ve 9 yaş iddiasını Suudi-Vahabi-Emevi İslamının ileri sürdüğünü iddia ederler. Zira Emevi İslamı, yani Ümmeyyeoğullarından Ebu Süfyan, Muaviye ve Yezid, Peygambere ve Peygamber ailesine karşıydılar. O nedenle Muhammed’i kötülemek için 9 yaş meselesini yaymaktadırlar. Yine bazı Avrupa İslam din bilginlerine göre küçük kızlarla evlilik İslam’ın çıkışından 200 sene sonra İslam’da yaygınlaşmıştır. Bu nedenle Muhammed’ın Ayşe ile ilişkisi tartışılmaktadır.
Diğer yandan sünni İslam için bu konuda İslam ulemalarının, din bilginlerinin söyledikleri geçerlidir. Bunlar arasında en geçerli olan büyük islam âlimi ve hadiscisi olarak bilinen al-Buhâri veya İmam Buhâri’dir. Sahih- ı Buhâri adlı hadis kitabı en meşhur ve tüm dünyada geçerli olarak kabul gören eseridir. Buhâri’ye göre Ayşe olayı şöyle anlatır: “Allah’ın elçisi, Allah’ın dua ve selamı onun üzerinde olsun, benimle nikâhı 6 yaşımda kıydı ve 9 yaşında olduğumda benimle evlilik ilişkisini kurmaya başladı.” Genellikle Sünni, Vahabi İslam’da İmam Buhâri’nin bu hadisi kabul görür ve Muhammed’in Ayşe ile 6 yaşında nikâh kıydığı ve 9 yaşında izdivac ettiği kabul görür. İşte 6 ve 9 yaş kerameti burada yatar. Özellikle Türkiye’de kendisine İslam din bilim insanı diyenler açıkça Muhammed’in Ayşe ile 6 yaşında nikâh kıydığını, 9 yaşında “koynuna” girdiğini söylemeye utandıklarından 9 yaş büluğ yaşıdır der, hükümetin yaptığı gibi eğitim yaş ve sistemiyle oynar veya Nurttin Yıldız’ın yaptığı gibi İslam’da evlilik için bir yaş sınırı yok, altı yaşındaki kız çocuğu evlenebilir der. Bazıları da sessizce 9 yaşındaki kız çocuğunun evliliği İran’da yasallaştığına göre bir gün Türkiye’de de yasallaşacaktır der. Çıkıp kimse ülkede 18 yaşından küçük kız çocuklarıyla ortaya çıkan yığınsal evlilik pedofilliktir, toplumsal sorundur, çürümedir demiyor. Çünkü bu AKP iktidarının topluma Suudi-Vahabi yaşam tarzını dayatmanın bir yoludur.
Erdoğan’ın utanç verici açıklaması
12 Aralığa kadar susan ve 12 Aralık kabine toplantısından sonra bir açıklama yapan Erdoğan bu konuda şunları söyledi:
“Geçtiğimiz günlerde kamuoyunda haklı şekilde tepkiye yol açan bir kızımızın erken yaşta evliliği ile öncesinde ve sonrasında yaşanan acılar hususundaki görüşlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Şu ana kadar arkadaşlarım gereken gayretleri gösterdiler, gereken çalışmaları, ilgili bakanlarımız yaptılar. Ama bunları görmezden gelen bir muhalefet söz konusu. Her şeyden önce günümüz şartlarında 13 yaşında nişan, 14 yaşında evlilik gibi bir durumu kabul edebilmemiz asla mümkün değildir. Hele hele daha küçük yaşlardaki istismar iddiaları tam bir faciadır. Mağdur, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza başvurduğu andan itibaren kurumlarımız bu konuyu sahiplenmiştir. İçişleri Bakanlığımız tarafından yürütülen soruşturmanın ardından konu yargıya intikal etmiştir. Bu aşamada Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız mağdur için avukat temin etmiş, hukuki süreci yakından takip etmeyi sürdürmüştür. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız, iddiaları tüm boyutlarıyla ve belgeleriyle soruşturarak iddianamesini hazırlamıştır. Davayla ilgili ilk duruşmanın yakında yapılması bekleniyor.”
Bu açıklama Türkiye’nin yüz karasıdır ve “çocuk evliliklerine, tecavüzlerine” karşı tutumunun aynasıdır. Bu açıklamada 6 yaşında bir kız çocuğuna İslam adına tecavüz edildiğinden bahsedilmiyor. “Yaranın” üzerine parmak basılmıyor. “Yaşanan acılar” ne demek? Kendisi bu acıların ne olduğunu söylemiyor ve kendisinin hangi acıyı duyduğunu açıklamıyor. 13 ve 14 yaş evliliklerinden söz ediyor da 6 ve 9 yaş evliliklerinden bahsetmiyor. Bunu “Hele hele daha küçük yaşlardaki istismar iddiaları tam bir faciadır” diyerek geçiştirmeye çalışıyor. Ayrıca “küçük yaşlardaki istismar iddiaları” ne demek? Bunlar iddia değil gerçek fiiller! Erdoğan Polisin Başsavcının, yargının “gereken gayretleri” gösterdiğini söylemekte, iddianamenin hazırlandığını, ilk duruşmanın yakında yapılmasını beklediğini açıklamaktadır. Toplumdan gelen tepkiler nedeniyle bir hafta sonra konuşmak zorunda kalan Erdoğan’ın söylediklerine bir bakın! Sol ve demokratik güçlerin veya Kürtlerin bir olayında hemen gün belirleten Erdoğan burada yargının ilk duruşmayı Mayıs 2023’e verdiğinden bahsetmiyor, ama yargıyı uyararak erkene alın diyor. Yine yargıya müdahale ediyor. Erdoğan’ın bu açıklaması toplumda Suudi-Vahabi-İslam’ı dayatma politikasının bir yansımasıdır. İslami yaşam kurallarını reddetmediği sürece bu bir göz boyamaktan başka bir şey değildir. Bu tutum olayı gerçekleştirenleri değil olayı haber yapanları suçlayan bir anlayıştır. Daha şimdiden olayı ortaya çıkaran Birgün gazetesinden Timur Soykan hedef gösterilmekte, esas suçlu yerine konmaktadır.
Cübbeli Ahmet’ten tecavüze kılıf
İsmailağa Cemaati’nin önde gelen bir ismi olan Cübbeli Ahmet, Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızını evlendirmesine sesini çıkarmazken haberi gündeme getiren Birgün, Cumhuriyet, Sözcü ve Halk TV gibi muhalif medyayı ise dinsizlikle itham etmekte ve onları delil arama zahmetinde bulunmamakla suçlamaktadır. Cübbeli’ye göre tecavüz için 6 yaşındaki çocuğun kendi ifadeleri değil tecavüzü gören 4 kişinin şahitliği geçerlidir. Cübbeli şöyle diyor: “Doğru nedir? Doğru, delil ister. Şahit ister. Burada gayrimeşruluk, zina, eşcinsellik, tecavüz, taciz var mıdır? Bu gibi konularda yorum yapmak için ya gözünle görmek ister ya da deliller, dört şahitli deliller ister.” Şimdi sormak lazım: Dört şahitli delil nedir?.
Nur ve Nisa Surelerinin 15. Ayetinde zina için 4 şahidin zorunluluğundan bahsedilir. Rivayete göre Ayşe Muhammed’i kervanla giderken bir kölesiyle aldatır. Bunu gören 3 kişi vardır. Hz. Muhammed çok sevdiği Ayşe’yı zina suçlamasından kurtarmak için Allah’tan vahiy geldiğini ve zina için 4 şahit gerektiğini bildirir. Böylece Ayşe aklanır. O zamandan beri İslam’da bir cinsel tecavüzün, zinanın gereçekleşmiş olması için bunu 4 kişinin görmesi ve şahitlik etmesi gerekir. Cübbeli Ahmet bu tutmuyla tecavüzcüyü, 6 yaş evliliği Kuran gereği savunmakta ve bunu gerçekleştiren tarikatı olan İsmailağa Tarikatını korumaktadır. Bugün Türkiye’de İsmailağa Tarikatı hem hükümet hem Erdoğan üzerinde en etkili tarikattır ve Suudi-Vahabi-İslam’ın toplumda yayılmasının en önemli araçlarındandır. Bu nedenle Cübbeli çok rahat konuşabilmekte ve tecavüzcüyü, 6 yaş çocuk evliliklerini korkmadan savunabilmektedir.
Türkiye ne günlere kaldı – Toplumsal çürümekten kurtuluş Erdoğan’ı göndermektir
Bugün Türkiye’de karşı karşıya bulunduğumuz durum budur. Esasında bugün değil 12 Eylül ve sonrasında, 90’lı yıllarda Erbakan’ın Başbakan, Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olmasıyla ülkede Arap Suudi-Vahabi İslam din ve anlayışının hızla yayılmaya başaladı. Topluma özellikle de başörtüsü altında bu Suudi Arap-Vahabi İslam anlayış ve yaşam biçimi zorla dayatılmaya, toplumda varolan daha çok akla dayalı Hanefi-Alevi-laik İslam anlayış ve yaşam biçiminin yerine geçirilmeye çalışıldı. Gezi Direnişi aynı zamanda toplumun modern laik yaşam biçimine bir müdahale olan bu Suudi-Vahabi yaşam biçimine karşı bir başkaldırıydı. O günden sonra toplum çok daha islamlaştı. Aleviler, laikler bile müslümanlaşmaya başladı. Artan kadın cınayetleri, küçük kız çocuğu evlilikleri, çocuk tecavüzleri, tarikatlara, cemaatlere, dini vakıflara tanınan dokunmazlıklar bu gelişmeye yeni ivme kazandırdı.
Eğer Erdoğan Haziran 2023 seçimlerini kazanırsa toplumda islamlaşma, kadın cinayetleri, çocuk evlilik ve tecavüzleri yepyeni bir boyut alacaktır. Buna müsaade edilmemelidir. Seçimlerde Erdoğan halkın ak devrimiyle, oylarıyla devrilmelidir. Bu sol, demokratik, devrimci ve komünist güçlerin tutum ve yığınlar içinde çalışmasına bağlıdır. Şimdiden kolları sıvayıp işçi ve emekçi yığınlar içinde örgütlenmeli ve Erdoğan’a karşı olan Kürdünden Türküne, Alevisinden, laikinden, hristiyanından mütedeyyin müslümanına, kadınından gencine, esnafından zanaatkârına, emeklisine, aydınından sanatçısına, işçisinden köylüsüne kadar, kısaca Erdoğan’a karşı olan en geniş güçlerin eylem birliği ve ittifakı kurulmalıdır. Erdoğan’ı devirmek ve göndermek tek başına Millet İttifakının değil, esas olarak sol, demokratik, devrimci ve komünist güçlerin işidir. Ülkemizi Erdoğan’ın sokmakta olduğu karanlıktan, ekonomik krizden, Ortadoğu’daki savaş batağından çekip çıkarılması bu güçlerin çalışması ve yaratacakları geniş ittifaklar sayesinde olacaktır. Sol, demokratik, devrimci, komünist güçler artık bu işin bilincinde olmalıdır.