Haber / Yorum / Bildiri

18 Mart 1871’de Paris “Yaşasın Komün!” sesleriyle çınlıyordu.. Paris Komünü 150 yaşında!

Mehmet-Ali IŞIK

18 Mart 1871, bundan 150 yıl önce, burjuva dünyasının önemli bir merkezinde, Paris’te işçi ve emekçiler elde silah ayaklandılar ve burjuva iktidarını devirip kendi iktidarlarını kurdular. Burjuvazi ve temsilcileri, hükümeti, asker ve memurlarıyla birlikte Paris’ten Versailles’a kaçtılar. İşçilerden, küçük esnaf ve zanaatkârlardan oluşan bir şura Paris’i yönetmeye başladı. Kızıl bayrağı hükümet binasının üstüne çektiler. 72 gün kızıl bayrak Paris’te dalgalandı. Bu, tarihteki ilk proletarya iktidarı, kurulan ilk proletarya diktatörlüğü idi. İnsanlığın sömürüden, baskıdan özgürleşme mücadelesinde ilk başarılı adımıydı.

Komün, iktidarını Paris kapılarına dayanmış olan Alman ordularına ve Versailles’da toplanan düşük Fransız burjuva hükümetinin ordularına karşı 72 gün savunmuştur. 28 Mayıs 1871’de Komün, ilk işçi iktidarı uluslararası gericiliğe yenik düştü. Ama bu 72 gün proletaryanın iktidarı nasıl alacağı, nasıl savunacağı, proletaryanın ülkeyi nasıl yöneteceği konusunda derslerle doludur. Marks ve Engels Komün’ün derslerinden hareketle devrimci teorilerini daha da zenginleştirmişlerdir. Bu deneyleri “Fransa’da İç Savaş – Uluslararası İşçi Birliği Genel Konseyinin Çağrısı” eserlerinde işlemişlerdir.

1870/71 yıllarında Paris’te devrimci durum ve Komün’ün doğuşu

1870’li yıllar Avrupa’dan Amerika’ya kadar tüm dünyada yalnız işçi sınıfıyla burjuva sınıfı arasında sınıf savaşlarının keskin geçtiği yıllar değil, burjuva veya burjuvalaşmış feodal devletler arasında da savaşların geçtiği yıllardı. Bu savaşlardan biri Alman-Fransız savaşıydı. 1870 yılı Eylül’ünde Fransız ordusunun Almanlar karşısında yenilmesi ve İmparator III. Napolyon’un esir düşmesiyle Paris kaynamaya başladı. Halk parlamentoya hücum etti. Parlamento hemen imparatorluğu kaldırdı cumhuriyeti ilan etti, bir Ulusal Savunma Hükümet’i kuruldu. Halk silahlandırıldı, Ulusal Muhafız Birlikleri güçlendirildi. Bu arada Alman ordusu Paris’e dayandı ve Paris’i kuşattı, ama Paris’e girmedi, çünkü Paris’te halk silahlıydı. Ama Ulusal Savunma Hükümeti Almanlarla anlaşmak istedi ve Paris’i Almanlara teslim etmeye kalkıştı. Böylece bir ulusal ihanet hükümetine dönüştü. Paris halkı hükümete karşı çıktı, Blanki ve diğer devrimcilerin etkisiyle Paris’in 20 ilçesi, Arondismanlarından gelen Ulusal Muhafız Birlikleri temsilcilerinden Merkez Komitesi adıyla gayrı resmi bir hükümet oluşturuldu ve bir Komün (Belediye Şurası) kurulması talep edildi.  

Ulusal Muhafız Birlikleri 1789 Fransız Devrimi’nden kalma kamu düzenini sağlamak için kurulmuş bir burjuva devrim birliği idi. Paris’i savunmak için saflarına büyük çoğunlukta işçi ve emekçiler alındı, yapısı değişti, burjuvadan gelenler Birlikleri terk etti. Bu yeni Ulusal Muhafız Birlikleri’nin büyük kısmı hükümete ve düzene karşı isyan etmeye başladı. Bunlar Almanlarla yapılan ateşkese, hükümete ve Milli Meclis seçimlerine karşıydılar. Böylece Paris’te sonuna kadar savaşacak bir güç oluştu. Bu durum karşısında Başbakan Thiers Ulusal Meclis ve hükümetin Paris’te değil Versay’da toplanmasını önermek zorunda kaldı.

Hükümet Ulusal Muhafız Birlikleri’ni silahsızlandırmaya cesaret edemiyordu. Ama en azından onların elinde olan ve büyük çoğunluğu Montmart’da bulunan 450 parça top bataryasını almak istedi. Bunun için 18 Mart 1871’de Montmart’a gelen hükümet askerleri topları almaya kalkınca halk, en başta kadınlar ve Ulusal Muhafız Birlikleri ayaklandı. Gelen askeri birliği püskürttüler ve Paris’i terk etmeye zorladılar. Halka ateş emri veren generalleri yakalayıp astılar. Hükümet ve büyük burjuvazi, askerler ve memurlar Versailles’a çekildiler, kaçtılar. Paris’te iktidar halkın kucağına düştü. Ulusal Muhafız Birliği Merkez Komitesi iktidara el koydu, belediye binasına yerleşti. Bütün bakanlıkları ve polis binalarını aldılar. 26 Mart’ta Belediye Meclis’i (Komün) için seçimler yapıldı, 29 Mart’da Komün’ün şurası oluşturuldu. Merkez Komitesi iktidarı kurulan şuraya devretti. Bunların çoğu işçi veya işçilerin çıkarlarını savunan devrimcilerdi. Aralarında küçük burjuva radikaller, Blankiciler, Proudhoncular ve 1. Enternasyonalciler (Marksistler) vardı. Burada Marksistler çoğunlukta değillerdi. Bilimsel teori Marksizmle donaltılmış bir işçi sınıfı partisinin eksikliği Komün mücadelesinde en zayıf noktalardan biriydi.     

Komün: yepyeni bir başka iktidar ve egemenlik

Komün şimdiye kadar ki iktidarların tam zıddı idi. Burjuva azınlığın çoğunluk, halk üzerinde iktidarı ve diktatörlüğü değil, çoğunluğun, halkın, çalışanların, proletaryanın burjuva azınlık üzerindeki iktidarı, diktatörlüğü idi. Burjuva demokrasisi değil, yeni bir demokrasi, proleter, sosyalist demokrasi idi. Paramparça edilmiş burjuva devleti yerine kurulan halkın iktidarı, devleti idi.

Güçlerin ayrılığı değil birliği

Sosyalist demokraside yasama ve yürütme ayrılığı yoktur. Komün hem yasama hem yürütme organıydı. Komün parlamenter bir kurum değil, çalışan, iş yapan bir kurumdu. Üç-beş yılda bir sözde halkı temsil eden, ama ezen parlamento dağıtıldı. Hâkimlerin sözde göstermelik bağımsızlığı kaldırıldı, seçilen, hesap veren ve görevden alınan kurum haline geldi.

Savunma silahlı halkın elinde

Komün’ün ilk işi varolan orduyu dağıtmak oldu, tüm halkı silahlandırdı, savunmayı halkın eline verdi. Burjuva devletinin bir baskı aleti olan polis politik özelliklerinden çıkarıldı, her zaman hesap veren ve indirilebilen komünün bir “aleti” haline getirildi. Giyotin parçalandı, Napolyon heykellerini yıkıldı.

Yönetici ve memurler her zaman indirilebilir

Devlet yöneticileri, şura üyeleri seçilip geldiler. Onların seçmenine her zaman hesap vermekle yükümlülüğü getirildi, seçmene görevini yapmayan yönetici ve memuru indirme, görevden alma hakkı verildi. Yöneticilerin maaşı kalifiye bir işçinin maaşı kadardı.

Papazların gücü yıkıldı, kiliselere ve mallarına el kondu

Komün devletle kilise işlerini ayırdı, laikliği getirdi, Papazların gücünü kırdı, onları aposteller gibi inananların sadakasıyla yaşayan özel yaşamlarına geri gönderdi. Eğitim halka açıldı ve laikleşti.

Fabrikalara el kondu, işçiler işletmeye başladı

Hükümet ve burjuvalar Versay’a kaçarken sahipleri tarafından terk edilen fabrikalar kolektif mülkiyete dönüştürüldü ve işçi koopertifleri tarafından işletilmeye başlandı.

Halk için reformlar yapıldı

Komün kısa zamanda emekçiler lehine, onların yaşam koşullarını iyileştiren önemli sosyal reformlar gerçekleştirdi: kira tefeciliğini kaldırdı, ödenmemiş kiralar affedildi, icraca el konmuş iş aletleri, kitaplar, elbiseler, çamaşırlar, mobilyalar, yataklar veri verildi, atölyelerde para ceza sistemi kaldırıldı, gece çalışması yasaklandı. Paris savunmasında şehit düşen Ulusal Muhafızların evlilik veya evlilik dışı ilişkilerden yetim kalan çocuklarına emeklilik bağlandı. 

Kadınlar özgürleşti

Komün kısa süre için de olsa kadınlara da büyük özgürlük sağladı. İlk feminist yığınsal kadın örgütleri kuruldu. Kadınlar çalışma hakkı ve erkeklerle eşit ücret talep ettiler ve aldılar, evlilik ve evlilik dışı ilişkilerden olan çocukların aynı haklara sahip olmasını, eğitimin ve hasta bakım kurumlarının laikleşmesini sağladılar. Kadın örgütleri toplumda eşit haklar için mücadele ettiler, politik tartışmalara katıldılar, komün örgütlenmesinde yer aldılar, barikatlarda savaştılar.

Komün toplumu kökten dönüştürme ve özgürleştirme projesiydi

Sağcı bir yazar olan S. Haffner 1987 senesinde Komünle ilgili şöyle der: ”Bugün tüm dünyada uğrunda boğuşulan şeyler: Demokrasi veya diktatörlük, şuralar sistemi veya parlamentarizm, sosyalizm veya refah kapitalizmi, laiklik, halkın silahlanması, hatta kadın özgürleşmesi, ilk kez tüm bunlar o günlerde aniden gündeme gelmişti.” Komün insanlık tarihinde, insanlığın özgürleşme mücadelesinde yeni bir çağın başlangıcını işaret ediyor, şimdiye kadar alışılmışın tersini gerçekleştiriyordu.

Gökyüzünü fethedenler – Komün’ün yenilgisi

Hükümetin ve tüm burjuva kurumlarının Versailles’a kaçması ve Versailles’a yerleşmesi, Paris’te proletaryanın iktidarı ele alıp Komün’ün oluşması ile Fransa’da ikili iktidar dönemi başlamıştı: Versailles’da burjuva hükümeti, Paris’te proletarya hükümeti. Bunlar birbirine zıd iki iktidardı. Bir arada, yan-yana bulunamazlardı. İkisinden biri diğerini yok etmesi gerekiyordu. Kim-kimi savaşı kaçınılmazdı. Burada, Paris’te proleter iktidarının durumu çok zordu. Bir değil, iki düşmanla karşı karşıyaydı: Versailles hükümeti ve ordusu, Paris’i kuşatan Alman ordusu. Bunların karşısında tırnaklarıyla kazanımlarını savunan Paris halkı, Komün. Marks Parislileri bu günlerde “dünyayı fethedenler” olarak nitelerken hem onların kahramanlıklarını, hem de içinde bulundukları çıkmaz durumu dile getiriyordu. Marks Paris kapıları önünde sanki düşman Alman-Prusya orduları yokmuş gibi davranan Paris halkının baş kaldırısını “tarihte benzer büyüklükte benzer bir örnek yok” diye niteler ve hem Almanların hem Versailles’daki haydutların Parislilerin önüne iki alternatif koyduğunu söyler: “Ya savaşmayı kabul edecekler veya teslim olacaklar.” Teslim olmak işçi sınıfının demoralize olması açısından büyük felaket olurdu. Onun için onlar gökyüzünü fethetmeyi seçtiler ve gökyüzünü fetheder gibi savaştılar.

Komünü yıkmak için Versailles’daki Thiers yönetimi Almanlarla, Bismark’la anlaştı. Bismark Paris isyanını tüm burjuva düzenine karşı yönelmiş “sosyalist ve komünist fantazileri gerçekleştirme teşebbüsü” olarak nitelemiş ve “onu önlemek her iki tarafın çıkarınadır” demiştir. Bismark hemen esir aldıkları Fransız askerlerini serbet bırakıp Thiers’in 170 bin kişilik bir ordu kurmasını sağlamıştır ve Thiers bu orduyla 8 Mayıs 1871’de Paris’e Komün’e saldırıya geçmiştir. Komüncüler, Paris halkı sokak sokak barikatlarda savaşarak geri çekildiler, 28 Mayıs’ta son kale düştü. 30 bin kişi hayatını kaybetti, 40 bin kişi tutuklandı. Birçok komüncü yakalandıkları yerde kurşuna dizildiler. Onlar ölmediler. Yarattıkları eser yaşamakta ve günümüzde de savaşan proletaryaya örnek teşkil etmektedir.

Komün deneyinden çıkarılacak dersler

Marks ve Engels “Fransa’da İç Savaş” adlı eser ve yazılarında Paris Komünü deneylerinden işçi sınıfının devrimci strateji ve taktiği olan bilimsel komünizm için yeni olan iki önemli nokta üzerinde dururlar:

Burjuva devlet aparatını parçalamak, proletarya diktatörlüğünü kurmak

Proletarya devrimin başarısı için var olan burjuva devlet aparatını almamalı, onu paramparca etmelidir. Onun yerine proletaryanın silahlı gücüne dayalı devrimci devleti, gerçek demokratik proletarya diktatörlüğünü kurmalıdır. Marks şöyle der: “İşçi sınıfı mevcut devlet makinesini (aparatını) olduğu gibi alamaz ve onu kendi amaçları için harekete geçiremez.” Komün aldığı kararlarla burjuva devlet aparatını yok etti, kendi, halkın devletini oluşturdu. Engels daha sonra bunu şöyle ifade eder: “… şimdiye kadarki devlet gücünü parçalanması ve onun yerine yeni gerçekte demokratik olanın konması” Marks’ın “İç Savaş” eserinde anlattığı şeydir. Proletarya diktatörlüğünden korkan Alman aydınlarına da “Bu diktatörlüğün nasıl olduğunu bilmek istermisiniz?” diye sorar ve şöyle der: “Paris Komünü’ne bakın. Proletarya diktatörlüğü bu idi.” Devrimi savunmak için işçi sınıfının silahlı olması şarttır. Burjuvazi işçi sınıfını silahsızlandırmaya çalışır. Oysa silahları bırakan kaybeder.

Komün ve proletaryanın hegemonyası

Komün’de işçi sınıfının hegemonyası köylülük ve orta katmanlar, esnaf ve zanaatkârlar, küçük tacir ve tüccarlar tarafından da kabul edildi ve onlar işçi sınıfının yanında yer aldılar. Onların önünde ya Komün ya burjuva iktidar ikilemi vardı. Tüm biçimleriyle burjuva iktidarı onları iflasa sürüklemiş, onları mülksüzleştirmiş, icra, yüksek vergi ve harçlarla yoksullaştırmıştı. Komünün önlemleri onların da kurtuluşuydu. Komün köylülere şöyle sesleniyordu: “Bizim zaferimiz sizlerin umududur.” Komünle ulusun birliği dağılmıyor, tersine komün anayasasıyla yeniden örgütleniyordu. Bunun için burjuva devletinin bertaraf edilmesi ve yerine komün devletinin kurulması gerekiyordu. Komün işçi sınıfı iktidarının en geniş ittifaklardan geçtiğini gösteriyordu.

  Blankici ve Proudhoncuların hata ve eksiklikleri

Komün’de Blankiciler ve Proudhoncular egemendi. Onlardan çoğunun Alman bilimsel sosyalizmini tanımamış olmalarını Engels büyük bir eksiklik olarak görür ve bunun onların aldığı kararlara yansıdığını söyler. En büyük hata da Fransız Bankası’nın kamulaştırılmaması idi. Engels söyle der: “Kavranması en güç olan şey, kuşkusuz Fransız Bankasının kapıları önünde durduran o kutsal saygıdır. Bu, ayrıca ağır bir siyasal yanlışlık da oldu. Komünün elindeki banka, onbin rehineden daha değerliydi. Bu, Komün ile barış yapması için, Versailles hükümeti üzerinde baskı yapan tüm Fransız burjuvazisi demekti.”

Karşı devrime hoşgörülü ve müsamahalı davranılmaz

“Paris gericiliği 18 Mart zaferi karşısında tirtir titriyorlardı” der Marks ve Komün’ün Paris kapılarını açık bırakmasını, gericiliğin Versailles’a gitmesine izin vermesini ve sonra onların üstüne gitmemesini ve toparlanmasına göz yummasını büyük bir hata olarak görür ve karşı devrimcilere karşı asla hoşgörülü ve müsamahalı davranılamayacağını belirtir. Tersi Komün’de olduğu gibi yenilgidir. Komün Fransa’nın diğer şehirlerinde oluşan komünlerle de sıkı bir bağ oluşturamadı. Versailles bunu engelledi. Ülkenin dört bir yanıyla başların kurulması ve başarılması ise çok önemliydi.

Komün işçi sınıfı mücadelesinde yaşıyor

Marks „İç Savaş” çağrısını şu cümlelerle bitirir: “İşçilerin Paris’i, Komün’ü ile birlikte, yeni bir toplumun şanlı öncüsü olarak her zaman yüceltilecek, kutlanacaktır. Şehitleri işçi sınıfının büyük yüreğinde saygı ile korunmaktadır. Tarih onların katillerini daha şimdiden sonsuz bir teşhir direğine çivilemiştir ki, rahiplerinin tüm duaları onları oradan kurtaramayacaktır.”

Paris Komünü’nden 46 sene sonra Lenin’in önderliğinde Rusya’da işçi ve emekçiler yeni bir proleter devrimi başardılar. Bir kez daha işçi sınıfının iktidar ve diktatörlüğünü kurdular. Tüm dünya halklarında yeniden sömürü ve baskıdan kurtuluşun, barış ve özgürlük içinde yaşamın umudu yükseldi. Bu iktidar da 72 yıl yaşadı. Maalesef uluslararası gericiliğin, emperyalist tekellerin saldırısına yenik düştü. Ama insanlığın, işçi sınıfının ve ezilen halkların kurtuluş mücadelesi sönmedi. Sonunda zafer kapitalist sınıfın, otoriter tiranların ve diktatörlerin değil işçi sınıfının ve ezilen halkları olacaktır. Hem Komün hem Oktobr Devrimleri işçi sınıfının ve halkların kurtuluş ve özgürlük mücadelesinde yaşayacaktır.

Bir yanıt yazın