Haber / Yorum / Bildiri

Başyazı: Saygı Erdoğan’ın makamına değil, halkın iradesinedir!

ALDIĞI yenilgiden sonra kendisini bir türlü doğrultamayan, “Balkon Konuşması”nı bile ancak gece yarısından sonra yapabilen, “mesaj aldık” demesine rağmen parti içerisinde hâlâ bir düzenleme gerçekleştiremeyen, sorumluluğu üstlenemeyen Erdoğan ve çevresi için seçimi kazanan muhalefetin ne düşündüğünü öğrenmek; onun iktidara karşı tutumunu anlamak, aldığı başarıyla iktidara meydan mı okuyacağı, yoksa bir uzlaşma yolu mu arayacağını bilmeleri, Erdoğan ve iktidarı için önemliydi.

Erdoğan bu nedenle, Özgür Özel’in tavrını öğrenmek için 31 Mart yerel seçimlerinden bir hafta sonra Erdoğan’ın havuz medyasının önde gelen yayın organı “Sabah Gazetesi”nin faşist, gerici gazetecisi Yavuz Donat’ı harekete geçirtti ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le manşetten verilen bir röportaj yapıldı. Herkesi şaşırtan bu röportajda bir “kurt yeniği” olması gerekiyordu.

Denebilir ki, Yavuz Donat’a fazla iş kalmadan Özgür Özel’in dili çözüldü. Öyle açıklamalarda bulundu ki, herkesi şaşırttı, Erdoğan’ı rahatlattı. Erdoğan anladı ki, ne iktidarı tehlikedeydi ne de seçim yenilgisinin sorumluluğunu üstlenmesine veya birilerinin üstüne yıkmasına gerek vardı. Bırakın meydan okumayı, uzlaşıdan da öteye Erdoğan’ın tek adam rejimini meşrulaştıran sözler sarfediyordu Özgür Özel. Eh, böyle biri Erdoğanı bir yerel seçimde yenmiş bir muhalefet lideri de olsa, havuz medyasının lider gazetesi Sabah’ın manşetine çıkmayı hak etmişti. Öyle de oldu.

“Makama saygıdan asla taviz yok

Özgür Özel’in Yavuz Donat’ın Sabah’ın manşetine çıkarttığı söz bu: “Makama saygıdan asla taviz yok”. Özgür Özel’ın söylediği sözler içerisinde en önemlisi bu sözdü! Hangi makam? Cumhurbaşkanlığı makamı! saygı duyulacak bir cumhurbaşkanlığı makamı mı kaldı? Eskiden partiler üstü, bağımsızlığı ve tarafsızlığı olan, toplumun, ülkenin, devletin çıkarlarını, halkın refahını gözeten bir makamdı cumhurbaşkanlığı. Seçilen kişi bu ilkelere uyar, halktan gelen tepkilere çok duyarlı olurdu. Erdoğan’ın bu makamı neye çevirdiğini Özgür Özel bilmiyor mu? Yine de hatırlamakta ve hatırlatmakta yarar var:  

Bugün cumhurbaşkanlığı makamı partilidir, tarafsız ve bağımsız değil, Erdoğan’ın partisine bağlıdır. Milletin ve devetin çıkarlarını değil, partisinin, çevresinin ve kendisinin çıkarlarını gözetir. Seçimlerde ve devlet toplantılarında partisinin ve kendisinin propagandasını yapmakta bir beis görmez. Çünkü Erdoğan başından beri başbakanlık ve cumhurbaşkanlığından oluşan parlamenter sisteme karşı idi. Ne olduğu tam anlaşılmayan, ama özü bir nevi sultanlık, padişahlık olan bir başkanlık sistemi istedi. MHP’nin cumhurbaşkanlığı olmalı itirazı sonucu “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” doğdu. Bu sistem referanduma sunuldu. 2,5 milyon mühürsüz oyun sayılması sahtekârlığıyla referandumda zorla yüzde 51’i buldurtup kıl payı kabul ettirildi. Özünde halkın reddettiği, kabul etmediği bunun neresine saygı duyulur? Erdoğan’ın “atı alan Üsküdar’ı geçti” diyerek gasp ettiği ve kendisinin bile saygı duymadığı bu makama Özgür Özel’in saygı duymakta ısrar etmesi neyin nesidir? Kaldı ki Erdoğan kendisine Cumhurbaşkanı değil “Reis” dedirtiyor. Bugün güçler ayrılığının fiilen ortadan kaldıran, devlet organlar arasında denge ve denetim mekanizmalarını yok eden bir makama saygıdan asla taviz olmaz ne demektir? Meclisi işlevsiz kılan, yargıyı kendisine bağlayan, demokrasiyi, özgürlükleri rafa kaldıran bu bu makam saygı duyulacak bir makam mı?

Özgür Özel’in “saygıdan taviz yok” dediği bugünkü cumhurbaşkanlığı makamı 2017 referandumuyla iyice kuşa çevirttiği 12 Eylül darbe artığı olan bu anayasanın hangi kuralına uymaktadır ki kendisine saygı duyulsun? Bu makam Anayasa’ya uyuyor mu ki, saygı duyulsun? Bu makam resmen Anayasa’yı çiğniyor, her gün suç işliyor. Anayasa Mahkemesi’ni hiçe sayan, onun kararlarının herkes için bağlayıcılığını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM kararlarının uygulanacağını Anayasa’ya koydurmasına rağmen şimdi onların kararlarını uygulamayarak anayasayı çiğnediği için mi, Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen Can Atalay’ı, AİHM kararına rağmen Kavala ve Demirtaş’ı serbest bırakmadığı için mi saygı duyulacak? Kendisi saraylarda lüks içinde yaşarken, ailesini, çevresini, 5’li çetesini zenginleştirirken halkı pahalılık, enflayon altında ezdiği için mi saygı duyulacak? Toplumu kutuplaştırdığı, Kürtlere sürekli saldırdığı, şimdi Irak’la da anlaşıp Kürtlere karşı yeni bir savaşa kalkıştığı için mi saygı duyulacak bu makama?

Erdoğan’ın makamına saygı Erdoğan rejimini meşrulaştırmaktır

Böylesine saygı duyulmayacak bir makama saygı duyduğunu ilan etmek bu saygısız makamı halk nezdinde meşrulaştırmaktır. Özgür Özel’den beklenen bu makamda oturan Erdoğan’ın bu makamı nasıl işgal ettiğini sorgulamak ve bu makamın eski partiler üstü, bağımsızlık ve tarafsızlığının nasıl kazandırılacağını halka anlatmaktır. Halk 31 Mart yerel seçimlerde bir kez daha beyan ettiği iradesiyle Erdoğan’ı o ceberut makamıyla birlikte istemediğini, “bittiğini” ilan etti. Özgür Özel halkın bu iradesine karşı davrandığının hâlâ farkında değil mi?

Özgür Özel bu makamı yalnız saygıyla anmakla kalmıyor, sanki Erdoğan gerçekten hakkıyla seçim kazanmış gibi göstererek ve ona 4 sene daha ülkeyi yönetme hakkı tanıyarak da meşrulaştırmaya kalkmaktadır. Özgür Özel, Erdoğan ile görüştüğünde kendisine “kendilerinin millet tarafından iktidar ile görevlendirdiğini” söyleyeceğini belirtmekle Erdoğan’ın yalnızca meşruluğunu değil üstünlüğünü de kabul etmek olduğunun farkında değil midir? Halk Mayıs 2023 seçimlerinde Erdoğan’ı “iktidar ile görevlendirmek” değil, Erdoğan’ı iktidardan göndermek için mücadele vermişti. Seçilemeyeceğini bile bile Kılıçdaroğlu’nun adaylık dayatması, 6’lı Masada Akşener’in Kılıçdaroğlu’nu itibarsızlaştırması, derin devletin oyunları, Erdoğan’ın devlet olanaklarını sonuna kadar kullanması ve düzenlediği hilebazlıklarla iktidarı almıştır. Aslında Erdoğan şimdiye kadar hiçbir seçimi hakkıyla kazanmamıştır. Onun hile yapmadığı, devletin tüm mali, maddi, idari olanaklarını kullanarak halklarımızın iradesini çalmıştır. Son 2023 seçimlerinde göçmenlere ve yabancılara verdiği vatandaşlık ve CHP’nin başıboş bıraktığı 65 bin sandık da cabası. Erdoğan her seferinde Kürt illerinde atadığı vurguncu, yağmacı kayyımlarla Kürt halkının ve tüm Türkiye halklarının iradesini çiğnemiştir. Kutsal olan makam değil, halklarımızın iradesidir. Saygı makama değil, halkın iradesinedir. Halk Özgür Özel’den daha dik bir duruş beklemektedir.

Halklarımız Erdoğan’ın 4 sene daha iktidarda kalmasına onay vermedi

Özgür Özel Sabah’taki röpotajında 31 Mart başarısını vatandaşın CHP’ye verdiği bir kredi olarak belirttikten sonra kendilerine milletin şu mesajı verdiğini vurguluyor: “sizi dört yıl izleyeceğim…  Memnun kalırsam krediyi artırarak devam ettiririm… Yoksa geri çağırırım.” Özgür Özel halkın mesajını çok yanlış okuyor. “Dört yıl izlemek!” demek Erdoğan’ın daha dört yıl iktidarda kalacak olması demektir, ama halkın dört yıl daha Erdoğan’ın iktidarına, talan ve yağmasına, enflasyon ve pahalılığa, antidemokratik uygulamalarına, Kürtlere karşı saldırılarına, gerici faşizan diktatörlüğüne tahammül edecek takati kalmamıştır. Yerel seçimlerde halkın verdiği mesaj: “Biz Erdoğan’ı 2023 Mayıs’ında gönderecektik, 6’lı Masa her şeyi berbat etti, Erdoğan aradan sıyrıldı. 31 Mart’ta kimsenin beklemediği şekilde irademizi beyan ettik: Erdoğan’a 4 yıl değil 4 gün bile tahammülümüz kalmadı!”

Bu, “yarın Erdoğan’ı devireceğiz” anlamına gelmez, çünkü Erdoğan’ın daha belli bir gücü vardır. Önce onun bu gücünü kırmak, bunun için koşulları hazırlamak, Erdoğan’ın hâlâ etkisinde olan geniş emekçi yığınlarını kazanmak gerekir. Bu mücadeleyi dört yıla yaymak değil, hemen kolları sıvamak gerekir. Özgür Özel ise mücadeleden çok Erdoğan ile uzlaşı, diyalog, istişare ile durumu dört sene idare etmek istiyor. Halk da bunu istemiyor. Şüphesiz kimse o makamı ne kadar itibarsızlaştırılmış olsa bile o makamdaki kişiyle ülke ve toplumda, bir belediyede bir sorun çıktığında konuşulmama diye bir durum yoktur: çünkü aslolan ülke ve halklarımızın çıkarlarıdır.

Ama Özgür Özel’in Sabah’a verdiği röportajda söyledikleri tam bir teslimiyet anlayışıdır. Özgür Özel bir yanda “meşru” Erdoğan veya AKP iktidarı diğer yanda da “Türkiye nüfusunun yüzde 65’ine, milli gelirin de yüzde 85’ine hâkim bir coğrafyada yerel iktidarın” CHP’de olduğunu belirterek, diyalog kanallarını açık tutturmasının, birlikte çalışmanın, dönem dönem istişare etmenin zorunluğunu Erdoğan’a anlatmak istediğini söylüyor. Gerekçe olarak da “Ben milletin göreve getirdiği bir insanı yok sayarsam, o zaman kendi belediye başkanlarımın da yok sayılmasını göze alırım… Bu doğru bir şey değil” diyor. Millet Erdoğan’ı göreve getirmedi, Erdoğan iktidarı gaspetti. Belediye başkanlarını ise halk yerelde iktidara getirdi, Erdoğan’a “senin sonun geldi” dedi. Gayet tabiidir ki, ülke iktidarıyla yerel iktidarların, muhalefet partileriyle iktidar partilerinin diyalog, istişare, uzlaşı içinde olmasından daha normal bir şey yoktur. Bunu şimdiye kadar engelleyen Erdoğan iktidarı olmuştur, bundan sonra da o olacaktır. Seçimin üzerinden çok geçmemesine rağmen başta Van ve Mardin olmak üzere halkın irade gaspı çalışmalarına başlamışlardır.  

Yığınlar erken seçim ve Özgür Özel’e dik dur diyor

Özgür Özel ise Erdoğan’a rica ediyor, uzlaşı teklifi yapıyor. Erdoğan’ın bundan 5 sene evvel İmamoğlu’nu Sarayda kırık sandalyeye oturtup diyalog ve istişareden ne anladığını ortaya koymuştu. Erdoğan’ın anlayışında bir değişiklik yoktur. O otoriterlikten, kendisine karşı biat ve itaat kültüründen asla vaz geçmez. Şimdi seçimde aldığı yenilgi nedeniyle sıkışık durumdadır. Uzatılan eli kapacaktır. Ama bununla kalmayıp kolu koparmak isteyecektir. Bunun panzehiri yığınlardan gelecek güç ve baskıdır. Özgür Özel’in bunu ne kadar gerçekleştireceğini zaman gösterecek. Sol ve ilerici, devrimci ve demokratik güçler ise yığınların kendi güçlerini daha belirgin ortaya koymaları için yığın çalışmalarına hız vereceklerdir.

Özgür Özel’in Sabah’taki röportajına kamuoyundan gelen tepkiler ise daha şimdiden etkisini gösterdi. Özel “halk isterse erken seçim de isteriz” demek zorunda kaldı. Bu da onun yerel seçim başarısını ne kadar yanlış ve eksik okuduğunun bir göstergesiydi. Şimdi yerel seçimlerde halkın verdiği mesaj iyi okunmalı ve yığınlarla bağlar güçlendirilmeli, yığınlar Erdoğan’a son darbeyi indirmek için hazırlanmalıdır. Sol ve ilerici, devrimci ve demokratik güçler her iki seçimde bunu çalışmalarıyla gösterdiler. Şimdi CHP ve Kemalistlerden Kürtler ve komünistlere kadar üstte ve tabanda geniş bir cephe kurulmalı, Erdoğan’ın karşısına çıkılmalıdır. Bunun ilk örneğini Erdoğan ile yapacağı görüşmede Özgür Özel vermelidir. Erdoğan’a bir ricacı değil bir demokrasi “mücahidi” olarak gitmelidir.  

Özgür Özel’den “diyet” isteyen yok 

Hem 2023 Mayıs seçimlerinde hem 31 Mart yerel seçimlerinde sol, ilerici, demokratik ve devrimci güçler, başta Kürtler olmak üzere Türkiye halkları AKP’ye, Erdoğan’a karşı oy verilecek parti CHP olduğu için CHP’yi desteklediler. Erdoğan’ın yenilmesi için canla başla mücadele ettiler. Yerel seçimlerde büyük bir başarı da sağlandı. Bu çalışmaları ve özverileri için onların CHP’den ve Özgür Özel’den özel bir beklentileri yoktur. Diğer bir deyişle Özgür Özel’in onlara ödeyeceği bir “diyet” yoktur. Erdoğan iktidarına son verme mücadelesi sol ve demokratik güçlerin, Kürtlerin de mücadelesidir. Mücadele geliştikce, Özel yığınlardan gelen talepleri sahiplendikçe şimdi kendisini göklere çıkaran havuz medyası “Özel devrimcilere, Kürtlere diyetini ödüyor” diyeceklerdir. Çünkü bunlar 1977’de de Ecevit’e aynı şeyi yaptılar. Bunun da başını o zaman Tercüman gazetesi ve Nazlı Ilıcak çekmişti.

Sol, demokratik, devrimci güçlerin, Kürtlerin tek dedikleri, Erdoğan’ı yenmek için şeffaf geniş bir cephe çalışmasına başlayalım, Erdoğan rejimini meşrulaştıracak adımlardan kaçınalım, halkın gaspedilen iktidarına yeniden sahip çıkmasını sağlayalım, demokrasi ve özgürlükleri, güçler ayrılığını yeniden ikame edelim, politik tutuklulara ve rehinlere özgürlüklerini isteyelim, Kürtlere karşı savaşa, saldırılara dur diyelim, Türkiye’nin çok halklı, çok kültürlü, çok dinli, çok dilli gerçeğini yansıtacak bir Anayasa çalışmasını yükseltelim olacaktır. Erdoğan kendi nevi şahsına münhasır gerici faşizan tek adam rejiminden asla vaz geçmeyecek, kendi iktidarını güçlendirecek yeni bir antidemokratik anayasa dayatacak, muhalefeti oyalayıp 4 sene daha iktidarda kalmayı deneyecektir. Buna müsaade edilmemelidir. Bilinmeli ki, halkın buna tahammülü yoktur. Erdoğan’ın “biz bitti demeden hiçbir şey bitmez” sözü kendi bittiğinin itirafıdır. Şimdi her şey Erdoğan’ı bitirmek için olmalıdır.

Bir yanıt yazın