Haber / Yorum / Bildiri

Akbelen köylülerinin direnişi Türkiye’nin direnişidir!

Jandarma karşısında halk geri adım atmıyor, ormanına ve ülkesine sahip çıkıyor

Ceylan DENİZ

EN az 70 yaşında bir nine ağaca sarılmış, nineye de 30 yaşlarında genç bir kadın sarılmış: “Ağacımızı kestirmeyeceğiz, ormanımızı yok ettirmeyiz, o bizim toprağımız, suyumuz, havamız, yaşamımız” diye haykırıyorlar. Bir başka köylü kadın kameralara konuşuyor: “Türkiye sesimizi duy, Akbelen’i kaybedersek, tüm Türkiye’yi kaybederiz. Gelin, tüm Türkiye gelin, dayanışmaya gelin” diyor. Akbelenliler direne, direne dayanışmanın önemini kavramışlar. Devlete, hükümete ancak tüm halk birlik olur direnirse geri adım attırabileceklerini öğrenmişler. Şimdi Türkiye’nin her tarafından dayanışma için Akbelen’e çevre aktivistleri, gençler, kadınlar, insanlar geliyor, ormanı, ağaçları savunuyor. 24 Temmuz 2023’ten beri direnen Akbelenlileri destekliyor, ağaçları kesen şirketi koruyan devlete, jandarmaya çıplak elleriyle karşı koyuyorlar.

Limak Holding’e karşı Akbelenlilerin geceli gündüzlü mücadelesi

Ağaçları kesen, katleden, ormanı mahveden şirket tanınmış bir şirket, Erdoğan’ın 5’li inşaat çetesinden Limak Holding. Bu holding İçtaş Enerji ile birlikte kurdukları YK Enerji’nin Muğla Yeniköy ve Kemerköy’deki termik santrallerini işletiyorlar. Bu santraller bu bölgeden çıkarılan linyit kömürüyle çalıştırılıyor. Santralların kömür havzasını genişletmek için Akbelen ormanlarının altında olduğu tahmin edilen linyit kömürünü çıkarmak istiyorlar. Bunun için Erdoğan’dan izin almak sorun değil. Erdoğan izni hemen veriyor. Ama köylüler ayaklanıyor. Ağacımıza, ormanımıza dokundurmayız diye mücadeleye başlıyorlar. Köylüler inşaat makinalarını ormana sokmamak ve ağaç katliamını önlemek için nöbet tutmaya başlıyorlar. Bu mücadele 4 yıldan beri çoğu kez geceli gündüzlü sürüyor.

Ama Akbelen’de kömürü çıkartmak için ÇED raporu gerekli. ÇED raporu burada linyit kömür işletmeciliğinin çevreye ve halkın sağlığına zararlı olacağını tespit ediyor. Bunun üzerine arkasına Erdoğan’ın desteğini alan Limak Holding ÇED raporuna itiraz ediyor. Rapor “eğiliyor, bükülüyor”, Limak Holding’in istediği şekle getiriliyor, mahkeme kararı kaldırılıyor ve Limak Holding 2 sene önce makinalarıyla gelip ormana dalıyor. Köylüler yeniden ayaklanıyor, katliamı durduruyor, Limak Holding geri adım atıyor. Olay mahkemeye taşınıyor. Mahkemeden daha karar çıkmış değil. Köylüler o günden beri ormanda nöbet tutuyorlar.

Seçimi Reis kazandı: Limak Holding rant için ağaçları katledebiliyor

Limak Holding’in bekleyişi seçimlere kadar sürüyor. Reisi Erdoğan seçimleri kazanınca artık beklemeye gerek kalmıyor. Yalnız yürütme değil, yargıda, yasamada artık tek adamın; Reis’in iki dudağı arasındadır. Reis’ten aldığı güçle Limak Holding 24 Temmuz’da makinalarıyla birlikte Akbelen ormanına dalıp ağaç katliamına başlıyor. Köylüler yine ayaklanıyor. Ama bu kez Limak Holding artık kimseyi dinlemiyor. Arkasında devlet, Erdoğan, yanında yüzlerce kalkanlı jandarma ve polis. Halka copla, biber gazıyla, tazyikli su, toma ile düşmana saldırır gibi saldırıyor. Barikat kurup ormana giriş yollarını kapatıyor. Gelenleri fişliyor. Akbelenli köylüler bakıyorlar, şirket kimseyi dinlemiyor. Jandarma köylülerin değil şirketin yanında. Jandarma köylü çocuğu, ama üniformayı giyince devletin ve tekellerin, kapitalin koruyucusu ve vurucu gücüdür.

Bu türkünün dediği gibi: “jandarma sen ah bir bilsen / sana ne iş verdiler / belki bir gün zabit sana / köylünü, ananı kurşunla der”. Akbelenlilerin bugün yaşadığı budur. Üniformayı giyen köylü çocuğunda kapital din, iman, vicdan bırakmaz!

Akbelenliler bakıyorlar ki, bu kez devleti, şirketi, jandarmayı durdurmaya kendi güçleri yetmiyor, bu kez tüm Türkiye’ye sesleniyorlar, çünkü daha büyük bir birlik gerekiyor. Bu direnişle durdurulacak olan esas güç; devlet ve Erdoğan’dır. Erdoğan yalnız Akbelen ormanlarının mahvedilmesine değil, Cudi’de, Kemer’de, Çanakkale’de yanan ormanlara da sessiz kalıyor. O Sarayında kendi çıkarını düşünüyor. Çevresindeki çetelerine rant sağlamakla meşgul. Ülkenin ormanı, halkın sağlığı, çevrenin korunması onu ilgilendirmiyor. Akbelenliler haklı olarak kendi sorununu kendi eline alması gerektiğini görüyor ve Erdoğan’ı durdurmak için Akbelen düşmemeli! diyorlar.

Termik santrallar halkın sağlığı, çevre ve iklim için en büyük tehlike

Artık çağımızda linyit kömürüyle santral çalıştırmak, enerji üretmek akıl kârı değildir. Bunların hem randımanı düşük; hem çevreye, iklime verdikleri zarar büyük. Çıkarttıkları emisyon, karbondioksit miktarı çok fazla. Bu çevre ve iklim için büyük tehlike. Bacadan çıkan zehirli gazlar hem insan sağlığına hem de topraktaki ürünlere zarar veriyor. Uluslararası alanda tüm ülkeler kömür santrallarını kapatıyor, onun yerine rüzgârdan, güneşten yenilenebilir enerji üretimini geliştiriyorlar. Birleşmiş Milletler İklim ve Enerji Konferanslarında alınan kararları yerine getirebilmek için tüm ülkeler kömürden vazgeçiyorlar, rüzgâr ve güneş enerjisine yöneliyorlar.

Türkiye ise bunun tam aksini yapıyor. Erdoğan hükümeti kendi 5’li çetesinden Limak Holding’e rant yaratmak için Akbelen ormanını feda etmektedir. Onun için birincil olan çevre ve halk sağlığı, doğanın suyu ve oksijeni değil, Limak Holding’in kârıdır. Burada, eğer bu santrallar çalışmazsa ülke enerji sorunu tehlikeye girecek argümanı ise doğru değildir. Zira bu iki santral 104 bin megavat olan Türkiye’nin enerji gücünün ancak bin megavatını, yani yüzde birini karşılamaktadır. Bu bin megavat için Akbelen ormanları ve halkın yaşam alanları feda edilmektedir. Bu dört sene içinde rüzgâr ve güneş enerjisinden bunun 10 katı enerji üretilebilirdi. Ama yapılmıyor. Amaç en iyi şekilde halkın enerji ihtiyacını karşılamak değil, Limak Holding gibi tekellerin kârını garanti altına almak, onlara halkın sırtından rant sağlamaktır.

Tüm Türkiye Akbelen için ayağa kalkmalıdır Akbelen’de direnen köylüler ve çevre aktivistleri, onları destekleyen tüm Türkiye biliyor ki Akbelen’de yalnız ormanlar değil tüm Türkiye’nin geleceği savunuluyor. Akbelen’de ülke kaynaklarını yağmalayan kapitale ve onun arkasında olan Erdoğan rejimine karşı bir mücadele verilmektedir. Bu mücadelenin sınıf boyutu öne çıkmakta, çevre ve sınıf mücadelesinin iç içe geçtiğini ortaya koymaktadır. Akbelen’de halk kazanırsa, ormanı katleden şirkete, holdinge ve onu destekleyen hükümete büyük bir darbe indirilmiş olacaktır. Bu nedenle 24 Temmuz’dan beri devam eden direnişte ne halk ne hükümet ne de şirket bir adım geri atmaktadır. Hükümet, Erdoğan rejimi Hasankeyf’te, Rize İkizdere’de, Artvin’de HES’lerde ve diğer direnişlerde olduğu gibi zamanla oynayarak Akbelen’de de halkı kesim sahasına sokmayarak planladığı ağaç kesimini halkın gözü önünde tamamlamaya çalışmaktadır. Ama bu kez halk daha güçlü, dayanışma daha büyük. İşçi sınıfı sendikalarından ve örgütlerinden, HDP ve YSP’den, Kürt hareketinden, burjuva partilerinden, sol ve demokratik devrimci güçlerden büyük destek gelmektedir. Halk sonuna kadar mücadelede ve Erdoğan’ı yenmekte azimli. Akbelenlilere destek verelim. Onların mücadelesi tüm Türkiye’nin mücadelesidir. Akbelen yaşamalıdır!

Bir yanıt yazın