Haber / Yorum / Bildiri

Celalettin Kesim Berlin’de anıtının önünde anıldı

Kamil TAŞ

BERLİN’de her yıl 5 Ocak’ta faşistler ve dinci fanatikler tarafından hunharca katledilen Celaletttin  Kesim Yoldaşı, yoldaşları ve dostları katledildiği Berlin’in Kreuzberg semtindeki Kotbusser Tor meydanında anıtı önünde anarlar. Bu yılki anma toplantısını Alman Komünist Partisi DKP Berlin örgütü düzenledi. DKP Alman, Türk ve Kürt komünistlerini 5 Ocak’ta Celalettin’i anmak için Kottbusser Tor meydanına çağırdı. Korona pandemisine rağmen bir çok komünist ve demokrat maske takıp mesafeyi koruyarak meydanda, Celalettin Kesim anıtı önünde hazır bulundu.

DKP yaptığı çağrıda şöyle diyordu:

“5 Ocak 1980’de yoldaşımız Celalettin Kesim Türk dinci fanatikleri ve faşist bozkurtlar tarafından Kotbusser Tor’da caddenin ortasında katledildi.

Bu cinayete Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı MİT ve ayn zamanda Alman Anayasayı Koruma Örgütü lojistik destek verdi. Celalettin Türkiye Komünist Partisi TKP’nin üyesiydi ve burada Berlin’de Batıberlin Sosyalist Birlik Partisi SEW’de aktifti. O aktif bir sendikacı olarak yalnız IG-Metall sendikasında ve Eğitim ve Bilim Sendikası GEW’de değil, bunun da ötesinde tanınan biriydi.

Dün de bugün de faşistler öldürüyorlar, bu nedenle bizler Celalettin Kesim’in ve diğer antifaşistlerin anısını canlı tutmalıyız ve sürekli artan faşist tehlikesine karşı direnişi hep birlikte örgütlemeliyiz. Faşistler kapitalin yamaklarıdır. Tarih bize öğretti ki, onlar daima yeni, adil bir toplum düzeninin ardıcıl savunucularını takip ederler, yani insanın insan tarafından sömürülmesini tanımayan bir toplum için savaşanları.

Celalettin Kesim yeni, sosyalist bir dünya için böylesine ardıcıl bir savaşçıydı, bu nedenle öldürüldü.”

Anma mitinginde iki Alman, bir Türk ve bir Kürt yoldaş konuştu. DKP’li yoldaş konuşmasında şunları belirtti:

“Bundan 41 yıl önce bugün bu meydanda Celalettin Kesim faşistler ve dinci fanatikler tarafından katledildi. O bizim arkadaşımız, meslektaşımız, yoldaşımızdı, Onun öldürülmesi bizler için yalnız uyarı değil, aynı zamanda bir yükümlülüktür…

O Batı Berlin’de yaşıyordu ve politik çalışmalarını burada yürütüyordu…  Onun sosyal ve politik alanda yorgunluk tanımaz faaliyetleri onu yıllardan beri “bozkurtların” hedefi haline getirmişti…

Celalettin’e işlenen cinayet demokratik kamuoyunda güçlü bir protestoya yol açtı… Celalettin’in öldürülmesinden bir hafta sonraki anma toplantısının ardından yapılan yürüyüşe 10 binden fazla insan katıldı…

O zaman da bugün de bizim yükümlülüğümüz, Celalettin’in canilerinin cezalandırılmasını talep etmektir, Cinayet müruruzamana uğramaz!

–  O zaman da bugün de bizim yükümlülüğümüz – demokrasiyi ve işçi haklarını savunmaktır, harp ve faşizm tehlikesine karşı savaşmaktır.”

Mitingte konuşan Kürt yoldaş da, o gün 5 Ocak 1980 günü Celalettin ile birlikte Kottbusser Tor Meydanı’nda 12 Eylül darbecisi generallerin Ocak ayı başında hükümete verdikleri darbe “muhtırası”nı protesto etmek için bildiri dağıttıklarını, bu esnada meydanın öbür ucunda bulunan Mevlan Camisi’nden faşistlerin ve dinci fanatiklerin balta ve döner bıçaklarıyla saldırısına uğradıklarını, hedefte olan Celalettin’ın aldığı ağır yaralar sonunda hayatını kaybettiğini anlattı ve bu cinayetin Türk ve Alman devletinin bir ortak eylemi olduğunu daha sonra Türk devletinin kabul ettiğini belirtti ve bu cinayetin Türk devletinin ne ilk ne de son cinayeti olduğunu vurguladı. “Türk devleti Ermenileri katletti, Mustafa Suphileri katletti, Seyh Saidi, Seyid Rıza’yı idam etti, Dersimlileri katletti. Bugünde hâlâ Kürtleri katletmeye devam ediyor. Robotski’de, Cizre’de gençleri bombalayarak paramparça etti, Bugünkü faşist Erdoğan rejimi yalnız Bakur’daki, Türkiye’dek Kürtlere değil, Başur’a, Kandil’e, İŞİD’çi cihadistlerle birlikte Rojova’ya, Afrin’e saldırıyor, her gün katliamlar işliyor” dedi ve Celalettin’i anmanın, onun mücadelesini sürdürmenin en iyi yolunun, Türk sol ve demokratik güçlerinin Kürt demokratik ve özgürlük hareketiyle birlikte Erdoğan’a karşı demokratik bir cephe oluşturmaktan geçtiğini ve Erdoğan’ı yıkacak olan gücün bu demokratik ittifak olduğunu vurguladı.

Meydanda DKP’den bir müzik grubu uluslararası işçi marşlarından, ATTF Korosundan ve Grup-Yorum’dan parçalar çaldı ve söyledi.

Meydana gelen Türk grupları arasında SİP-TKP’liler de vardı. Uzun yıllar Celalettin Kesim’le birlikte çalışmış bir yoldaş şu sözlerle düşüncelerini belirtti: “Celalettin Kesim Yoldaş, Mustafa Suphi ve Ethem Nejat’ların kurduğu Türkiye Komünist Partisi’nin üyesiydi. O, bu partinin önde gelen bir aktivisti olarak, onun savaşımında şehit düştü. Yıllarca omuz omuza savaş verdiğim bu yoldaşımın anısını, bu savaşlarla hiçbir bağı olmadığı halde, onun adını kullanarak partileşen bir grubun… anmasına gönlüm razı olmuyor”. Gerçekten de SİP-TKP’liler Celalettin’in bağlı olduğu Suphi geleneği ile hiçbir ilişkileri olmadığını Meydanda da gösterdiler. Daha toplantı başlamadan bir konuşma yapıp, bandrollarını toplayıp gittiler. Alman DKP’li yoldaşlar bu ne biçim komünistliktir, bu ne biçim antifaşistliktir diyerek SİP-TKP’lilerin gerçek çıkarcı, milliyetçi, Kemalist yüzlerini açıkça görmüş oldular. Meydandaki katılımcılar 1919’da Alman Kasım Devrimi esnasında ordu tarafından katledilen Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i anmak için 10 Ocak Pazar günü yapılacak yürüyüşte buluşmak üzere meydandan ayrıldılar. 

Bir yanıt yazın