Haber / Yorum / Bildiri

Tarihle yüzleşilmeden Türk ırkçılığının önü alınamaz!

(1. Bölüm)

Barış ALPER

ARALIK 2020’nin başında Paris’de Şampiyonlar Ligi karşılaşmasında, Saint-Germain takımıyla Başakşehir takımı arasında oynanan maçta dördüncü hakem Romen asıllı Constantin Coltescu’nun Başakşehir Yardımcı Antrenörü Pierre Webo’ya “negro” (siyah) diye ırkçı sözler sarfederek hakaret etmesi üzerine Başakşehir, arkasından da Saint-Germain sahayı terkederek bu ırkçı tutumu protesto ettiler. Ancak tüm hakemlerin görevden alınması, değiştirilmesiyle maça devam edilebildi.

Irkçıların ırkçılığa sözde karşı gelmeleri ikiyüzlülüktür

Bu ırkçı olayın Türkiye’de duyulmasıyla birlikte kamuoyunda ırkçılığa karşı büyük bir çığlık koptu. AKP’lisinden CHP’lisine, MHP’lisinden İYİ Parti’lisine, Belediye başkanından milletvekiline, bakanından Saray Daire Başkanlarına, gazetesinden televizyonuna kadar Başakşehir Yardımcı Antrenörü Webo’ya karşı Paris’te gerçekleştirilen ırkçı saldırıyı protesto ettiler, Başakşehir ile dayanışmalarını bildirdiler. 10 binlerce twitt attılar. Gören zanneder ki, Türkiye’de ırkçılığa karşı büyük bir duyarlılık, güçlü bir akım var. “Bu ülkede ırkçılık yaşayamaz, ayaklar altındadır” der.

Ama gerçek öyle mi? Yoksa Türkiye’de ırkçı olanlar kendi ırkçılıklarını örtmek için “mal bulmuş mağribi” gibi Paris’deki olaya mı sarılıyorlar? Ulusal ve demokratik haklarını, özgürlüklerini isteyen Kürtleri ezen ve aşağılayan, onlara yaşam hakkı tanımayan, onların dillerini, kimliklerini inkâr eden, onlara savaş açan, Ermeni soykırımını, Pontus katliamını, Ezidi, Süryani jenosidlerini inkâr eden milliyetçi Kemalist CHP’liden, faşist MHP’liden, İslami-faşist AKP’liden anti-ırkçı bir tutum beklenebilir mi? Bunların hepsi katıksız ırkçıdırlar, milliyetçi ve şovenisttirler. Koca koca milletvekilleri, akademisyenler siyasi karşıtlarını “kanı bozuk Erneni piçi”, “cibiliyetsiz Rum dölü”, “kılıç artığı şerefsiz” diye hakaret ederken kamuoyu susarsa, HDP dışında Meclisten tek ses çıkmazsa Paris’deki ırkçı söze karşı kamuoyunda yükselen çığlık ikiyüzlülükten, kemdi ırkçılığını örtmeye kalkışmaktan başka bir şey değildir. 

“Kılıç artığı” her seferinde Ermenilerin yarasını kanatır

Şu ırkçı “kılıç artığı” söylemi maalesef sıradan bir kavrammış gibi sık sık kullanılmaktadır. Son yıllarda bu kavram Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından daha çok Milletvekili Garo Paylan için ve MHP Başkanı Bahçeli tarafından da gazeteci Abdulkadir Selvi için kullanıldı. Başka Ermeni aydınları için de kullanılmışlığı vardır. Erdoğan bir konuşmasında “Ülkemiz içinde sayıları çok azalmış olmakla birlikte, hâlâ varlıklarını sürdüren kılıç artığı teröristlerin eylem arayışlarına izin vermiyoruz” diyerek Garo Paylan ve Ermenilere yüklendi. Bahçeli de Mecliste bozkurt işareti yapan Başbakan Yıldırım’ı bu işaretle Kürtlerin oyunu kaybedersin diye eleştiren gazeteci Selvi’ye “şerefsiz kılıç artığı” diye saldırdı.

Selvi Bahçeli’nin nefret sözünü yuttu. Ama Paylan Erdoğan’a gereken cevabı verdi:”’Kılıç artığı’ Ermeni Soykırımı’ndan hayatta kalan babaannem gibi yetimler için icat edildi. Her duyduğumuzda yaramızı kanatır bu ifade… Vicdansız ifade…” dedi ve Ermenilerin bu nefret sözünden ne kadar rahatsız olduklarını dile getirdi.

Bunlar ne söylediklerini çok iyi bilen politikacılardır. Bunlar “kılıç artığı”nın soykırım demek olduğunu çok iyi biliyorlar. Erdoğan “kılıç artığı” derken ecdadının Ermeni Soykırımını işlediğini resmen itiraf etmiş olmaktadır. Bahçeli Selvi’ye “kılıç artığı” derken Dersim’de Kürtlere soykırım uygulandığını kabul etmektedir. Kendi ülkesinde soykırımı meşrulaştıran birileri Paris’teki bir ırkçılık olayına karşı gelemez. Soykırım en büyük ırkçılıktır. Erdoğan ve Bahçeli de en büyük ırkçılardır. Bunlar Garo Paylan’a, Selvi’ye yani yaşayan Ermenilere ve Dersimlilere “kılıç artığı” diye yüklenirken, ecdadımız sizleri de “kesmemekle” büyük hata etmiş, hiçbirinizi bırakmayacak şekilde sizleri katletmeliydiler demektedirler. 21. Yüzyılda ecdadının yaptığı soykırımla, barbarlıkla övünen tek iktidar Türkiye’deki AKP-MHP iktidarıdır, Kemalist Türk devletidir. Buna karşı çıkmayan, susan halkın ise uluslarası alanda itibarı kalmaz. Maalesef Türk halkı bu suçluluğunun farkında değildir.

İktidarın, devletin fıtratında olan bir ırkçılık 

Bu ırkçılar Paris’teki ırkçılığa karşı gelirken, esasında kendi ırkçılıklarını ele veriyorlar. Onlar bu nefret dolu ırkçı sözleri söylerken ülkenin, halkın itibarını düşünmezler, o an o olayın kendilerine yarayıp yaramayacağına bakarlar. Birilerinin bunu hakaret sayması onlar için teferruattır. Paris’teki olayı da Erdoğan Macron ve Fransa’ya karşı kullanmayı fırsat bildi ve şu ifadeleri sarfetti:

“Fransa ırkçı söylemlerin yoğunlaştığı bir yer haline geldi. Bu olay Fransa’nın son dönemlerdeki ırkçı yaklaşımlarının yeni bir ifadesidir!”

Fransa emperyalist bir devlettir. Binlerce ırkçı yaklaşımı vardır. Ama bu olayda Fransız takımı da hemen sahayı terk etti, hakemi prtotesto etti ve Başakşehir’le dayanışmasını bildirdi. Kaldı ki hakem de Fransız değil, Romen. Romencede “negro” zenci değil, siyah demektir. Yine de kullanılmaması gereken ırkçı bir sözdür. Ama bunlar Erdoğan için önemli değil. Olay Paris’de olmuştur. Günlerden beri kızmakta olduğu Fransa’ya bindirmek için bir fırsattır. Doğrudur, yalnız Fransa’da değil tüm Avrupa’da ve ABD’de son dönemlerde yabancı düşmanlığı, islamofobi, siyah tenlilere, göçmenlere karşı ırkçı söylem ve davranışlar arttı. Ama Erdoğan’ın Avrupa’daki ırkçılığa “haklı” olarak dil uzatırken kendi ırkçılığı paçalarından akmaktadır. Ermenilere “kılıç artığı” diyen, Kürt köylerini yakan, ulusal ve demokratik hakları için direnen özgürlükçüleri bodrum katlarında imha eden, dünyanın neresinde olursa olsun özgürlük isteyen her Kürde savaş açan birinin ırkçılığı fıtratında vardır. İnsanda kızaracak yüz olması lazım. Bunlarda nafile! Bu Hitler’den beri gördüğümüz otoriter, faşist diktatörlerin tipik yöntemidir. Irkçılıklarını başkasının ırkçılığına saldırarak örtmeye çalışırlar.

Erdoğan’ın İletişim Başkanı Altun’da twitter’e sarılanlardan biri oldu. Cumhurbaşkanı konuşur da daire başkanı durur mu? Bir ırkçı olarak onun da ırkçılığı protesto etmesi lazım! Altun twittinde şöyle diyor:

“Şampiyonlar Ligi’ndeki temsilcimiz Medipol Başakşehir’in antrenörüne karşı sergilenen nefret suçunu şiddetle kınıyorum. Irkçılığın her türlüsü ayaklarımızın altındadır.” Ne demişler: “Büyük lokma yut ama büyük konuşma.” Gerçekten her türlü ırkcılık Altun’nun ayaklarının altında mıdır? Daha bundan 3-4 ay önce yayınladığı Kızıl Elma klibindeki şu sözlere ne demek lazım?

“Nesebinden geliyor yine aynı kan/ Dirilişle yeniden yazıyor destan/ İ’la-yi Kelimetullah bekliyor cihan/ İstikamet Kızıl Elma, vermeyiz aman” Kan ırkçılığı kokan sözleri içeren bu marşı başının üstünde tutan, göklere çıkaran Saray İletişim Başkanı Altun’un ırkçılığın her türlüsünü ayaklar altına alacağına kim inanır? Bunlar başkalarının ırkçılığı ile kendi ırkçılığını kapatmaya çalışan modern görünümlü islami faşistlerdir. Bunların ırkçılığı latenttir, fıtratlarında vardır. Bunların savundukları tarih soykırımlarla, ırkçılıkla, sovenizmle doludur. Günümüzde aynı soykırımı Kürtlere uygulmaktadırlar. Onlar için vatan kan akıttıkları topraktır. Onlar bu ırkçı soykırımları inkâr ederek varolabilmekteler. Onların yaratmaya çalıştıkları Türk ırkçılığı, soykırım ve katliamlar, inkâr ve imhalar üstüne yükseltilen ırkçılıktır.  

Amedspor’un twettinden ders çıkarılabilecek mi?

Paris’te hakemin ırkçı söylemi karşısnda sahayı terk eden Başakşehir’in Yardımcı Antrenörü Webo ile bir dayanışma twetti de Amedspor’dan geldi. Ama Amedspor Webo ile dayanışmasını ifade ederken Başakşehir’e sitem ediyordu. Zira 28 Ocak 2016’da Amedspor-Başakşehir maçında ırkçı davranış ve söylemlerde bulunmuştu. Bu nedenle Amedspor attığı twettde bunu dile getiriyor ve şöyle diyor:

“Ziraat Türkiye Kupasında bize ırkçılık yapan Başakşehir’in değil, Webo’nun yanındayız! Yıllardır Amedspor’a karşı yapılan ırkçılığa kimse ülkemizin takımı diyemedi! Bugün Başakşehir; ‘ırkçılığa uğradık, maçtan çekiliyoruz.’ diyerek PSG maçını iptal etti! Bizi anlıyor musunuz?”

Evet Amedspor’u anlayabiliyor muyuz? Amedspor kendisine yapılan tüm ırkçı saldırılara rağmen stadları terketmedi. İnadına oyunu sürdürdü. Bunu anlayabiliyor musunuz? Anlayamayanların Paris’teki olayla ilgili olarak “ırkçılığa karşıyız” diye twitt atmaya da, Webo ile dayanışmaya da hakları yoktur. Amedspor bu ülkede yapılan maçlarda en çok ırkçılığa maruz kalan takımdır. Yalnız Başakşehir maçında değil, bundan 5 yıl önce Sivas’a giden Amedspor’a Kürt takımı diye otellerde yer verilmedi. 24 Nisan 2016’da Ankaragücü maçında Amedspor yöneticileri dövülüp merdiven boşluklarına atıldılar. Bursaspor-Amedspor maçında stada Amedspor taraftarları alınmadı. Bursaspor taraftarları Diyarbakır ekibini hem ıslıkladı, hem “şehitler ölmez, vatanbölünmez” diye tezahüratta bulunda, ırkçılık yaptı. 

Irkçılık sadece teni ayrı olanlara, siyahlara, Afrikalılara karşı sarfedilen sözler ve alınan tavırlar değildir, ırkçılık özellikle bizim ülkemizde başta Kürtlere ve Ermenilere olmak üzere diğer azınlıklara ve toplumun bir kesimine yönelik aşağılayıcı sözler, hakaretler, tavırlardır. Düne kadar bu ülkede bir Kürt kendine “Kürdüm” diyemiyordu. Diyenlerin de “yüzüne tükürün, en iyi Kürt ölü Kürttür” diyorlardı (Cemal Gürsel). Bugün çok şey değişmedi. Hâlâ “ben Kürdüm” diyenler, çalıştığı yerlerde, inşaatlarda Kürtçe müzik söyledikleri, Kürtçe konuştukları için linç edilmektedirler.

Bu yılın Eylül ayı başında Mardin’den Sakarya’ya mevsimlik işçi olarak fındık toplamaya gelen kadın, erkek Kürt işçiler ağır saldırılara, hakaretlere, aşağılayıcı sözlere maruz kaldılar. Özellikle kadınlara ağza alınmayacak hakaretler sarfedildi. Fındık bahçesi sahibi onlara “it sürüsü, köpek sürüsü, hayvan sürüsü” diye hakaret ve küfürler ettikten sonra işçilerin işi bırakmaları üzerine, “Siz burayı memleketiniz mi sandınız, burası bizim, jandarma bizim arkamızda, biz tekiz, bizden başka kimse yoktur, Kürt yoktur” diyerek taraftarlarıyla birlikte taşla, sopayla saldırıya geçti. İşçiler jandarma çağırdı, jandarma gelmedi. İşçiler canlarını zorla kurtarıp memleketleri Mardin’e geri döndüler. Avrupa’da Türklere, Müslümanlara, göçmenlere, yabancılara hakaret eden, “Almanya Almanların”, “Fransa Fransızların” deyip “buradan defolun” diyen Avrupalılara haklı olarak  “ırkçı”, “faşist” tanımlaması yapan Erdoğan benzer olay Türkiye’de olunca neden sesini çıkarmıyor? Bu faşist ırkçı söylemleri neden Kürtlere reva görüyor. Onlar Türk devletinin ve kendisinin Kürtlere karşı inkâr ve imha politikasına karşı çıktıkları, savaştıkları için mi sesini çıkarmıyor? Kürtler ulusal baskıya karşı savaşmakta haklıdırlar. Direnenler özgürlük savaşçısıdır, Onların özgürlüğünü inkâr eden, bastırmaya kalkan ırkçı ve faşisttir. Marmara’da, Karadeniz’de sık sık, hemen her sene meydana gelen bu gibi olaylar karşısında nedense ülkede “bu yapılanlar ırkçılıktır!” diye bir çığlık kopmuyor. Ama Paris’teki olayda faşisti, Kemalisti, İslamisti hepsi ayakta, “ırkçılığa hayır” derken kendi ırkçılığını görmüyorlar. Ne diyordu Amedspor twitter’de: “Yıllardır Amedspor’a karşı yapılan ırkçılığa kimse ülkemizin takımı diyemedi!”. Ne zaman ki Türkiye Amedspor’a yapılan ırkçılığa karşı çıkar ve Amedspor’u Kürt özgürlük mücadelesinde tüm söyledikleriyle birlikte kabul eder ve sahip çıkar, “ülkemizin takımı“ der, işte o zaman Paris’teki ırkçılığa karşı çıkmaya da hak kazanır.

Bir yanıt yazın