Haber / Yorum / Bildiri

Öcalan üzerindeki tecrit tümden kaldırılmalıdır!

Leyla Güven ve arkadaşlarının direnişi ilk başarısını verdi!

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan her türlü hukuk kuralları çiğnenerek 20 yıldır İmralı adasında tecrit altında  hapis ve rehin tutulmaktadır. Özellikle son 2,5 yıldır da ağırlaştırılmış tecrit altında bulundurulmaktadır. Ağırlaştırılmış tecrit demek “mahkum”un ne ailesiyle, ne yakınlarıyla, ne avukatlarıyla ne de halkın temsilcileriyle görüşmesine izin vememek, kimseyle görüştürmemek demektir. Böyle bir uygulama gayri insanidir, uluslararası hukuğa ve insan haklarına temelden aykırıdır. Böyle bir uygulama keyfidir, ama daha çok politiktir. Keyfidir, çünkü bu biçimde bir tecrit Erdoğan’ın demokratik güçlere karşı hukuk tanımaz, intikamcı, kindar, otoriter, faşizan tutumunu gözler önüne seren bir uygulama ve onlara verilen bir gözdağıdır. Politiktir, çünkü bu tecrit Türk devletinin Kürtlere karşı uyguladığı inkar ve imha politikasının Erdoğan tarafından uygulanışının somut bir biçimidir. Öcalan’a uygulanan tecrit Erdoğan için Kürt halkını başsız bırakmak, Kürt sorununu eşitlik, özgürlük, özerklik ve demokrasi temelinde barışçıl yollardan müzakerelerle çözmek değil, şiddet, baskı, savaş uygulayarak çözmemektir, yani inkar ve imhaya, asimilasyona devam etmek, Kürtleri bir halk, bir ulus olarak tanımamaktır, onların direnişini kırmaya çalışmaktır. Şimdiye kadarki Türk hükümetleri Kürt halkının direnişlerini kıramadı, Erdoğan hükümeti de tüm şiddete, savaşa, Demirtaş, Yüksekdağ, Kışanak, Baluken, Sırrı Süreyya, Leyla Güven ve daha binlerce tutuklamalara, Öcalan’a uyguladığı ağır tecrite rağmen kıramayacaktır.

Öcalan sıradan, herhangi bir ‘tutuklu’, ‘mahkum’ değildir. Kürt halkının ezici bir çoğunluğu O’nu önderi olarak görmekte ve Kürt sorununun çözümü konusunda hükümetle yapılacak görüşmelerde Başmüzakereci olarak tayin etmektedir. Öcalan 35 yıldır Kürt halkının verdiği özgürlük mücadelesine önderlik etmiş, direndiğinde kazanacağını halkına göstermiş, kurtuluşunun sembolü olmuş bir liderdir. Şimdiye kadarki Türk hükümetleri gibi Erdoğan hükümeti de Öcalan’ın liderliğini kabul etmiştir. Bir ateşkes gerektiğinde, barış görüşmelerinin başlatılması, gençlerin giriştikleri direnişlerin, hapishanelerdeki açlık grevlerinin bitirilmesi istendiğinde hep Öcalan’ın kapısı çalınmış, ona elçiler gönderilmiştir. Kürt sorununun barışcıl çözüm yolunun adresi hep Öcalan olmuştur. 2013-2015 yılları arasında Kürtleri bazı sözde haklarla aldatacağını sanan Erdoğan’ın da barış görüşmeleri altında başvurduğu kişi Öcalan’dı. Ne zaman ki Kürtleri aldatamayacağını anladı, barış masasını devirdi. O zamandan beri Öcalan’ın ismi barışla, Erdoğan’ın ismi de şiddetle özdeşleşti.

Bugün Türkiye’nin demokratikleşmesi için Kürt sorununun, savaşa hemen son verip, eşitlik, özgürlük, özerklik ve demokrasi temelinde barışçıl yollardan çözülmesi gerekmektedir. Barışçıl yolun önünün açılması için de Öcalan’ın devreye girmesi gerekmektedir. Öcalan’ın devreye girebilmesi için de ilk adım olarak üzerindeki ağırlaştırılmış tecritin kalkması, özgürleşmesi, yeniden ailesi, avukatları, Kürt ve Türk halkının temsilcileriyle görüşebilmesi, sorunları müzakere edebilmesi gerekmektedir. O halde bu zincirde tutulacak ilk halka Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılmasıdır. Tecritin kaldırılması başarıldığı anda Kürt sorununun barışçıl yollardan çözümünün ve giderek Türkiye’nin demokratikleşmesinin önü açılacaktır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun barışçıl çözümü ve Öcalan üzerindeki tecritin kalkması böylesine içiçe geçmiş bir konudur. Kim ki Kürt sorununun barışçıl çözümünü, Türkiye’nin demokratikleşmesini ister, onun önce Öcalan’ın üzerindeki tecritin kaldırılmasını talep ve bunun için mücadele etmesi gerekmektedir. 

Gerçeği bu çıplaklıkla gören ve ortaya koyan Kürt demokratları ve devrimcileri, özgürlük savaşçıları oldu. Bunlardan biri Hakkari Milletvekili Leyla Güven’dir. Leyla Güven Erdoğan faşizminin yıkılması, Kürdistan’ın özgürleşmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi Öcalan üzerindeki tecritin kalkmasına bağlıdır diyerek, tutuklu bulunduğu Diyarbakır hapishanesinde Öcalan üzerindeki tecrite karşı mücadeleye geçti. Hapishanede en etkin mücadele nedir? Açlık grevidir. Leyla Güven de bedenini ortaya koydu. Öcalan’a uygulanan tecritin kalkması için açlık grevine başladı, ölüm orucuna yattı. Grev iki ayı çoktan geçti. Diğer hapishanelerdeki çoğunlukla Kürt tutuklular da Leyla Güven’in yolunu tutarak ölüm oruçları başlattılar. Direniş çığ gibi büyümeye başladı. Yurt içinde ve dışında, “Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım, Kürdistan’ı özgürleştirelim, Türkiye’yi demokratikleştirelim” belgileriyle Leyla Güven ve diğer direnen tutsaklarla dayanışmalar yükseldi.  

Hapishanelerden yükselen direnişler, yurt içinde ve dışında büyüyen dayanışmalar karşısında Erdoğan hükümetini geri adım atmak zorunda bıraktı. Özalan üzerindeki tecriti daha fazla sürdüremiyeceğini gördü. Bunun üzerine hükümet, alelacele kardeşi Mehmet Öcalan’ı, Eylül 2016’dan beri İmralı’da tecritte bulunan Abdullah Öcalan’la görüştürdü. 12 Ocak 2019’da gerçekleşen bu görüşme başta Leyla Güven olmak üzere yüzlerce tutsağın hapishanelerdeki direnişinin, açlık grevlerinin, ölüm oruçlarının, dışardaki dayanışmaların bir başarısıdır. Öcalan’a uygulanan tecrit kırılmış, bir kapı aralanmış, bir delik açılmıştır.

Ama İmralı’da Öcalan’la gerçekleştirilen bu 15 dakikalık görüşmeyle tecrit ne tümden kalkmış ne de sonlandırılmıştır. Tecrit devam etmektedir. Görüşme bir yasak savma görüşmesi olmuştur. Ne doğru dürüst bir sohbet olmuş, ne de politik konular ele alınabilmiştir. Direnişler karşısında köşeye sıkışan Erdoğan; Kürtlerin, Türkiye ve dünya kamuoyunun gözünü boyamak, onları aldatmak için böyle bir yola başvurmuştur. Ama bu kez Erdoğan Kürtleri ne aldatabilecek, ne kandırabilecek, ne de direnişi kırabilecektir. Leyla Güven ve diğer tutsaklar tecrit tam kalkıncaya, Öcalan özgürce görüşmelerini yapıncaya kadar direnişi sürdüreceğiz dediler. Zira bu direnişlerle Öcalan özgürleştikçe Kürdistan da özgürleşecek, Türkiye de demokratikleşecektir.

Leyla Güven’le ve ölüm orucundaki tutsaklarla dayanışmamızı yükseltelim!

Onların mücadelesi Kürt, Türk tüm demokratların mücadelesidir!

Bir yanıt yazın