Haber / Yorum / Bildiri

’’Enternasyonalle Kurtulur İnsanlık’’

İsmail RIZA

Haso’yla Mehmet “Orta Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” bu memlekette birlikte işlediler toprağı, tütünü birlikte ektiler. Cibali’de birlikte sardılar sigarayı, Bursa’da birlikte dokudular ak-al kumaşları. Grevlerde birlikte halay çektiler, birlikte işten atıldılar. Fabrika önlerinde, iş kuyruklarında birlikte oldular. Kapitalistler Haso’yla Mehmet’in kanını emdikçe serpildiler. Haso’yu yalnız bıraktı Mehmet Koçgiri’de, Dersim’de, Genç’te; yaşamı birlikte ürettiler kısrak başlı memlekette.

Haso özgürlük savaşında aradı, yanında hep elleri nasırlı arkadaşı, kardeşi Mehmet’i, bulamadı yeterince. “Bu ülke bölünmez” diyen kapitalistlerin tarihini yırtamadı Mehmet’ler. Yaşamı üretirken birlikte yazmaları gerekiyordu kendi tarihlerini. Mehmet’ler yırtamazken önlerindeki sis perdesini, Haso’lar başladılar Botan’da yazmaya özgürlük tarihlerini. Uzattılar ellerini dost nasırlı ellere, bu ellerin birleşmesinden kan emen kapitalistler korktular Hasoy’la Mehmet’i birleştiren bu elden.

Üretirken yaşamı Hasoy’la Mehmet ürettiklerini yönetecek, sınıfsızlık ülküsünde buluşacaklar kısrak başlı bu memlekette. Kemalisti, liberali, dincisi ile Türk burjuvazisi 70 yıllık şiddet ve vahşet yöntemleriyle Kürt’ü Türk’e düşman edememiştir. Son yıllarda özellikle faşist Erdoğan rejiminin kullandığı her tür iğrenç yalan ve demogojiye rağmen Türk’ü Kürt’e düşman edememiştir. Düşmanlığın her türlü ortamını yaratan TC’ye rağmen iki ulusun dost kalmaktaki inadı ta ki iki ulusta özgürlük ve eşitlik temelinde el ele tutuşana dek sürecek.

Türkiye nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturan Kürt ulusu çifte boyunduruk altında yaşıyor. Türkiye Komünist Partisi dün, ’’Kürt halkı hem yerli yabancı tekellerin, büyük toprak sahiplerinin, aracı ve tefecilerin vurguncuların sömürüsü altındadır, hem de barbarca bir ulusal baskı altındadır’’ diyordu, bugün Kürt Halkı bütün bunların yanı sıra emperyalistlerin ateşleri arasında sıkışmıştır. Türk emperyalizmi, faşist Erdoğan zebani gibi Kürtlerin üstüne dikilmektedir.

Yaşadığımız büyük yenilgiyle birlikte, tüm güçlerimiz ve işçi sınıfımız yoğun kuşatılmışlık içindedir. Kapitalizmin özengilerinden boşandığı 21. Yüzyılın birinci çeyreğinde, en saldırgan-barbar egemenliğini yaşamaktayız. Bu süreç kaçınılmaz olarak,  teknolojik gelişme ve kontrolsuz nüfus artışıyla birlikte  emek- sermaye çelişkisini derinleştirirken işçi sınıfının çapını da genişletmiştir. İşçi sınıfının bu genişlemesi; endüstrideki iş gücünü nitelik olarak geliştirirken hizmet ve inşaat sektörlerindeki kitlesel büyüme, potansiyel dinamiklerin kitlesel güç biriktirmesine olanak yaratmaktadır. Kürt kökenli işçilerin ulusal özgürlük mücadelelerinden kazandıkları deneyim ve direnme bilincinin, sınıf bilinciyle buluşacağı işçileşme yoğunluğu bütün sektörlerde yer alırken, özellikle inşaat ve hizmet sektörlerinde  belirgin bir nicelikle artmıştır. Özellikle 3. Hava Limanı inşaatında ve benzer kamu-kurumsal inşaatlarda mücadele deneyimlerinin sınıf bilinciyle pekişeceği süreci üretecek dinamikler oluşmaktadır.

Komünistler ortaya çıkan bu potansiyel dinamikleri enternasyonal temelde işçi sınıfının bilinciyle örgütlü mücadele hattını örmekle yükümlüdürler. Komünist önderlik iktidar perspektifiyle üretim ilişkilerinin bütün alanlarında ve mücadele araçlarında  örgütlülüğü yaratmakla yükümlüdür.

Bugünün koşullarında mücadele alanlarında sınıf dışı dinamiklerin ve geri kültürel etkilerin varlığı ve etkinliği emek-sermaye çelişkisinin belirleyiciliğini ortadan kaldırmamıştır. “Kapitalizm üzerinde kurulan temel ilişki, hala sermaye ile emek arasındaki ilişkide anlam bulmaktadır. Sistem olarak kapitalizm yıkılmadıkça, bu geçerli bir söylem  olmaya devam edecektir. Bu Marksistlerin ana duruşudur. Sömürüye ve kölelik koşullarına son verecek yegane sınıf, yapısal olarak ne kadar değişime uğramış  ve kültürel değerlerde ciddi gerilemeler yaşamış olursa olsun, yinede kaçınılmaz olarak dönüşümün öncüsü işçi sınıfıdır.”(H. Oğuz – Sınıf Mücadelesi Paradigmaları-S.47)

Türkiye Komünist Partisi’nin 1983’de söyledikleri bugün de yakıcı güncelliğini korumaktadır: “Türk emekçilerini Kürt emekçileriyle bağlayan güçlü kopmaz bağlar vardır. İki halkın düşmanı ortaktır. Türkiye işçi sınıfı, kürt ulusu üzerindeki baskılara karşı çıkıyor. İki halkın Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı demokratik bir Türkiye için güçlerini birleştirmeleri gerekiyor.’’ Bugün Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesi Türk işçilerinin Kürt halkının, Kürt işçi ve köylülerinin özgürlük mücadelesini kendi sınıf mücadelesinin ana halkası olarak benimsemesinden, Türk emperyalizmine karşı ortak mücadelesinden geçmektedir.

Komünistler Türkiye sınırları içindeki bütün işçilerin ulusal kökenleri; Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Laz ne olursa olsunlar proletaryanın enternasyonel mücadele bilinciyle kendisi için sınıf olma bilincine ulaştırırlar.  Örgütlü militan bir mücadelenin yaratılması; sızlanan, dertlenen soyut propaganda yerine; birlikte yap ve uygula yönteminde anlamını bulan komünist- devrimci pratiği esas almak gerekmektedir.

Bir yanıt yazın