Haber / Yorum / Bildiri

Erdoğan’a yeni iktidar ortağı: MHP ve Bahçeli (Bölüm: 2)

Tufan YILMAZ

GÜLEN’den “kurtulan” Erdoğan’a yeni bir ortak lazımdı. Zira 7 Haziran 2015 seçimleriyle bu gereksinim daha açık ortaya çıktı. 7 Haziran 2015 seçimleri Türkiye’nin politik dokusunda önemli bir değişim yarattı. İlk kez Kürt ağırlıklı bir Kürt-Türk partisi %10 barajı aşıp Meclis’e girdi. Meclis yapısını kökten değiştirdi. Erdoğan Mecliste mutlak çoğunluğu kaybetti. Artık hiçbir parti Kürtleri hesaba katmadan iktidar olamıyordu. Uzun zamandır kamuoyunu halkın direkt seçtiği bir başkanlık sistemine hazırlayan ve faşizan tek adam rejimini oluşturmaya çalışan Erdoğan’ın işini bu gelişmeler zorlaştırıyordu. Halk tarafından cumhurbaşkanı seçilmek için AKP’nin oyu yetmiyordu. Kendisine ortak olarak %10 barajını geçmekte zorlanan MHP’yi seçti ve onunla oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ile hem kendini cumhurbaşkanı seçtirtti, hem de MHP’yi Meclise taşıdı. Artık Erdoğan’ın iktidarda yeni bir ortağı vardı: Bahçeli ve partisi MHP. Geçmişte Gülen’e “ne istedin de vermedik” diyen Erdoğan şimdi de Bahçeli’nin her istediğini vermeye, yerine getirmeye başladı. Eskiden Erdoğan’a ağza alınmaz hakaretler eden Bahçeli şimdi Erdoğan’ı överek göklere çıkarıyordu. Çünkü politik varlığı, barajı geçmeden Meclise girmek için Erdoğan’ın desteğine ihtiyacı vardı. Erdoğan’ın da onun desteğine. Özellikle AB ve ABD ile ilgili dış politikada, Kürtlere saldırıda, Suriye, Libya, Karabağ’daki operasyonlarda en büyük desteği Bahçeli’den alıyordu.

Zamanla Erdoğan seçmen tabanını kaybettikçe, Bahçeli iktidarda kendi konumunu güçlendirmeye başladıkça, taleplerini de daha ardıcıl yükseltmeye, gerektiği yerde “çelme” atmaya başladı. En son attığı “çelme” Erdoğan’ın ilan ettiği sözde demokrasi ve yargı reform programında oldu. Bahçeli daha başından başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’lilerin ve Kavala olmak üzere burjuva demokratlarının asla hapisten çıkarılamıyacağını kesin olarak açıkladı. Gerçi Erdoğan’nın da ciddi bir “reform” yanlısı olmadığı bilinmekte, ama bazı göstermelik reformlarla AB ve ABD’nin gözünü boyamak da gerekli oluyordu. Bazen bu bile Bahçeli’ye fazla gelmekteydi.

Çakıcı’dan Erdoğan’a mektup

Bahçeli’nin Erdoğan’a dayattığı en önemli taleplerinden biri Gülen gibi iktidarı almak değil ortak olmaktı. “Devlette etkin görevler ve Meclis çalışmalarında ağırlıklı rol” almaktı. Bahçeli, özellikle İçişleri, Adalet, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları olmak üzere yüksek kademelere ve devletin birçok kademelerine MHP’lilerin veya taraftarlarının yerleştirilmesini istiyordu. Erdoğan da veriyordu. Bu yerleştirmeler Gülen döneminden farklı olarak Erdoğan’la Bahçeli arasındaki görüşmelerde ayarlanmaktaydı. Erdoğan’ın bilgisi dâhilinde olsa da MHP’nin devlet içinde kadrolaşmasının ne gibi sonuçlar doğuracağı, MHP vasiliğinin Erdoğan için ne gibi tehlikeler getireceği ilerde görülecektir. Erdoğan’la MHP kadroları arasındaki doğacak bir çatışmanın ipuçlarını 2018 seçimleri sonrasında Balkon Konuşmasında MHP’den söz etmeyen Erdoğan’a Alaattin Çakıcı’nın hapishaneden yazdığı mektupta verilmektedir. Çakıcı bu mektubunda şöyle demektedir:

“Sayın Recep Tayyip Erdoğan‘ın ilk turda yeni oluşumun başkanı seçilmesinde en büyük etken sayın Bahçeli ve yol arkadaşlarıdır… Devletimizin sigortası olan ülkücüler ile ilgili bir kelime dahi etmedi… Devletin sahibi sen değilsin!.. Unutma! Sen yolcusun, Ülkücüler ve Türk Milliyetçileri, her etnik mozaiğe mensup vatan sevdalıları da hancılardır! Annene, babana dua ettiğin gibi sayın Bahçeli’ye ve onun yol arkadaşlarına da dua et. Elinden ne gelirse de bana istediğini yapabilirsin…Sokak çocuğu, sokak çetesi olmadığımı da o beyninin derinliklerine sok.” Evet, anlayış devletin sahibi Erdoğan değil, ülkücülerdir. Erdoğan yolcu onlar ise hancıdırlar, devletin sigortası ve bekçileridirler. Burada sorun Erdoğan’ın “yolcu” olmayı, yani bir başkan olup ülkücülerin işine karışmamayı, onları gözetim altında tutmayı ne kadar başarabileceğidir. Ülkücüler devlet, Erdoğan hükümet olacaktır. Bu mümkün mü? Geçmiş deneyler bunun mümkün olabileceğini gösteriyor. 

Bu olaylar mafyayla içiçe geçen Türk devletine çete devleti diyen insanların ne kadar haklı olduklarını göstermektedir. Böyle bir çete devleti halka karşıdır ve bertaraf edilip yerine demokratik bir devletin gelmesi şarttır. Erdoğan “yolcu” olmayı yürütme erkini devlet ve hükümet olarak omlarla paylaşmayı ne kadar kabul eder, bilinemez. İpler Erdoğan’ın elinde gözükse de, sürekli yavaş yavaş kaydığı da görülmektedir. MHP ve Bahçeli, eski ülkücüler seslerini daha çok duyurmaktalar, dikkatli bir şekilde Erdoğan’ın tek adamlığını kabul eder gözükmektedirler. Bunun son örneği hapishaneden çıktıktan sonra Alaattin Çakıcı’nın gösterdiği faaliyetlerdir.

Bahçeli ülkücü canileri hapisten kurtarıyor

Devlet Bahçeli’nin “dava arkadaşım” dediği ülkücü Alaattin Çakıcı devletin karanlık işlerde kullandığı yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden biridir. En son karısına karşı işlettirdiği cinayet nedeniyle içerde yatan Çakıcı’yı ve diğer ülkücü canileri hapisten kurtarmak için Bahçeli yıllardan beri uğraşmaktadır. Gidip Çakıcı’yı hapishanede bile ziyaret etti. Çıkartma, kurtarma sözü verdi. 2018’de Erdoğan’la Cumhur ittifakını kurduğu zaman ilk işi af talep etmek oldu. Erdoğan tam seçim öncesi “gündemimizde af yoktur” deyip kestirip attı. Ama Bahçeli durmadı. Korona pandemisi nedeniyle hastalık yuvası haline gelen hapishanelerin yoğunluğunu azaltma gerekliliğini bahane ederek yapılan ceza indirimiyle başta kendi adamları olmak üzere kadın katillerinin, ırz düşmanlarının, tüm adi suçluların serbest kalmasını, korona virüsünden kurtulmasını sağladı. Böylece “dava arkadaşı” dediği cinayetlerden eli kanlı Çakıcı da serbest kaldı, onu kurtararak hedefine ulaştı. Ama politik tutuklular, Kürtler, HDP’liler, gazeteciler, aydınlar bu ceza indiriminden yararlandırılmadı. Onlar hapishanelerde korona pandemisiyle baş başa bırakıldılar. Zira onlar vatan “hainidirler”, ölebilirler.

Bahçeli ülkücü canileri hapishanelerden ilk kez kurtarmıyor. 2000 senesinde Bahçeli’nin MHP’si Ecevit’in DSP’si ve Yılmaz’ın ANAP’ı ile koalisyondayken “garibanlar hapisten çıksın” diyen Rahşan Ecevit’e hazırlattığı ceza indirim affıyla Ankara Bahçelievler’de 7 TİP’liyi boğarak öldüren ülkücü cani Haluk Kırcı’yı ve Papa suikastı faili Apti İpekçi’nin katili M. Ali Ağca’nın serbest kalmasını sağlamıştı. Ama o zamanda binlerce devrimci af dışı tutulmuştu. Türkiye’de sınıf savaşının düğümlendiği en önemli kavgalardan biri de bu çete devletine karşı demokratik devlet mücadelesidir. Sınıf savaşı her yerdedir. Fabrikada, sokakta, hapishanelerde…

Dörtlü çete harekete geçiyor, mafya iktidar ortağı oluyor

Çakıcı hapishaneden çıktıktan sonra Bahçeli ve Erdoğan’a teşekkür etti. Eski alışkanlığı gereği durumdan vazife çıkararak devletin bekası olarak gördüğü 3 dava arkadaşı: Mehmet Ağar, Engin Alan, Korkut Eken’le bir toplantı yaptı ve dördü birlikte çektirdikleri bir fotoğrafı sosyal medya üzerinden kamuoyuna servis ettiler, biz buradayız dediler. Geçmişleri cinayetlerle dolu olan bu dörtlü çetenin kamuoyunda boy göstermesi hiç te hayra alamet sayılmadı. Tersine eski korkulu günleri hatırlattı. İnsanlar acaba bunlar eski işlerine kaldıkları yerden devam edecekler mi diye sormaktan geri duramadı. Herkes inşallah böyle bir şey olmaz, faili mechul cinayetlerin işlendiği eski karanlık günlere dönülmez diye temennilerde bulunmaya başladı.

Ama çete çoktan işbaşına geçmişti. İktidara ortak olmaya hazırlanıyordu. Hazırlığı yapan da Bahçeli’ydi. Bahçeli bu milliyetçi “dava arkadaşları”ndan kendisine ve hükümetine bir kötülük gelmiyeceği konusunda Erdoğan’ı ikna etti. Onların devlette görevlendirilerek iktidara zımnen ortak olabileceklerini anlattı. Bahçeli’ye muhtaç durumda olan Erdoğan şimdilik onların devlete ortaklığını kabul etti O zaman kimdir bu herkesin çekindiği yeni ortak dörtlü çete? Önce Mehmet Ağar’dan başlayalım:

Dörtlü çete: Ağar, Alan, Eken ve Çakıcı

Kaymakamlık, Ankara ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Erzurum Valiliği, Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı yapan Mehmet Ağar derin devletin önde gelen simalarından biridir. Erdoğan’ın güvenlik danışmanıdır. Bahçeli ve Süleyman Soylu ile birlikte önemli bir güç merkezidir. Geçmişte devletin tüm kirli işlerinin başında Ağar vardı. 90’lı yıllarda PKK’ya karşı mücadele için “Özel Hareket Timi” adı altında ülkücü canilerden özel bir ordu kuran kişidir. Kürt illerinde “Beyaz Toroslar”la işlenen faili meçhul cinayetler, Susurluk olayı dahil Kocaeli-Sakarya-Düzce üçgeninde işlenen yargısız infazlar onun plan ve bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir. Susurluk olayından sonra istifa etmek zorunda kaldı. Çatlı da dâhil yeraltı dünyası ve mafya üyelerine 2 binden fazla silah ruhsatı vererek onları silahlandırdı. Aralarında Alattin Çakıcı’nın da olduğu bunlardan birçoğuna yeşil pasaport vererek onları yurt dışı operasyonlarda kullandı. Mehmet Ağar’ın pervasızlığına bir örnek de Haluk Kırcı’ya nikâh şahitliğidir. Ülkücülerin İdi Amin’i olarak bilinen ve Bahçelievler katliamında 7 TİP’li genci katleden ve idama mahkûm edilen, ama yanlışlıkla iki kez tahliye edilen ve gıyaben aranan Haluk Kırcı firardayken, Erzurum’da 1 Ağustos 1992’de evlendi ve görkemli bir düğün yaptı. Nikâh şahitlerinden biri o zamanki Erzurum Valisi Mehmet Ağar’dır. Sonra bu Kırcı’yı Rahşan Affı ile hapisten kurtaran da Bahçeli’dir.

Dörtlü fotoğrafdaki isimlerden biri Emekli Albay Korkut Eken’dir. Eken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Özel Harp Dairesi’nde Özel Kuvvetler Komutanlığı yaptı, Siirt ve Sason bölgesinde PKK’ye karşı operasyonlara katıldı. Milli İstihbarat Teşkilatı MİT’de çalıştı. Mehmet Ağar’ın çağrısıyla Emniyet Genel Müdürlüğü’ne geçti. Burada Polis Özel Hareket Timleri’nin teşkilinde, donatım ve eğitiminde görev yaptı. Kürt illerindeki faili meçhul cinayetlerin işlenmesinde, korucuların örgütlenmesinde aktif görev aldı. Hospro şirketinin hibe silahlarını “devlet sırrı” olarak yurt dışı operasyonlarında kullanılmak üzere Çatlı’ya teslim edip, silahların bir kısmı Susurluk olayında Çatlı’nın üstünden çıkınca hapis cezası aldı. Korkut Eken bir yerde Ağar’ın sırdaşıdır.  

Fotoğrafdaki diğer kişi Korgeneral Engin Alan. Alan ordudaki görevinin hemen hemen tamamını özel kuvvetlerde PKK’ye karşı mücadelede geçirmiştir. Ordunun Bordo Bereliler olarak adlandırılan Özel Kuvvetlerin Komutanlığını yapmıştır. Bu birliğin komutanı olarak Öcalan’ın Kenya’dan getiren timin başında yer almıştır. Aynı şekilde Şemdin Sakık’ın Duhok’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesini yöneten kişidir. Emekli olduktan sonra Balyoz davasından tutuklandı. Bahçeli onu hapiste yatmaktan kurtarmak için MHP’ye davet etti ve İstanbul’dan milletvekiliğine aday gösterdi. Milletvekili seçildi, ama aynı durumda olan diğer partilerin CHP’nin ve Kürtlerin gösterdiği tutuklu adaylar da seçilmiş olmalarına rağmen Erdoğan’ın hışmına uğrayarak serbest bırakılmadılar. Ancak Fethullahçıların kumpası ortaya çıkınca serbest kalabildiler.

Fotoğrafdaki son kişi Alaattin Çakıcı. Fotoğraftaki diğer üç kişi PKK, sol ve devrimci demokratik kişilerle mücadelenin üstte siyasi ve askeri plan ve örgütleme düzeyinde yer alırken, Çakıcı daha çok altta operatif işlerle, tehdit, adam kaçırma, öldürme, cinayet işleriyle meşgul olmuştur. O dönem basına sızdırılan MİT raporlarında, açıkça MİT’in Çakıcı’yı sol örgütlerle mücadelede “yasal olarak atılamayacak adımları atmak için” ve “teröristleri ortadan kaldırmak için” kullanıldığı yazılmaktadır. 1980 Askeri Darbesi’nden sonra ilk kez tutklanan ve “MHP ve ülkücü gruplar” davasında yargılanan Çakıcı “sol örgütlere mensup olduğu iddia edilen 41 kişiyi öldürmek”le suçlanıyordu. 1990’lı ve 2000’li yıllarda Çakıcı daha çok Avrupa’dadır. Avrupa’da onun ne yaptığını ele veren ise 2018 senesinde Bahçeli’den sonra onu hapishanede ziyaret eden kişinin 1990’lı yıllarda Avrupa ve Beyrut’ta PKK’ye yönelik operasyonlardan sorumlu olan Dış Operasyonlar Daire Başkanı Yavuz Ataç olmasıdır. Yani Çakıcı içte ve dışta yapılacak operasyonların uygulayıcısı olan kişidir.   Görülüyor ki fotoğrafta yer alan 4 kişi sıradan insanlar değildir. Devletin en zor anlarında kendilerine başvurduğu, bilgi ve tecrübesinden yararlandığı derin kadrolardır. Siyasetçi bakanı ve milletvekili, polis müdürü ve ordu komutanı ve mafya babası bir aradadır. Verilen mesaj çok açık. Biz geri geldik, işbaşındayız. Gerçekten bunlar işbaşındalar mı? Verilecek cevap çok net: Bunlar çoktan işbaşındalar. Hatta aralarındaki görev taksimi de eski görev taksimidir. Ağar, Alan ve Eken üstte planlayıcı beyin, Çakıcı altta uygulayıcı güç. Bunun son örneği Kılıçdaroğlu’na tehdittir.

Bir yanıt yazın