“Bir Nâzım sarhoşuyum. Ezbere canımı verebilirim.” (Ahmed Arif)
23 Nisan 1927’de Diyarbakır’da dünyaya gelen Ahmed Arif, 2 Haziran 1991 yılında yaşamını yitirdi. Örnek aldığı Nâzım’ın şairliğinin açtığı yolda yürüyen Arif’in, bunun yanı sıra TKP ile yoldaşlık ilişkisi olmuş, 1950 tevkifatlarında parti üyeliği iddiasıyla yargılanarak 2 yıl hapse mahkûm olmuştur.
Şiirlerinde beslendiği Kürdistan coğrafyasının boyun eğmeyen asi dağlarını, ovalarını acı bir ağıt gibi dile getiren, Kürdistan halkının, insanların acısını, coşkusunu, elemini derin bir öfkeyle insan sevgi seliyle yoğuran, Nâzım gibi umut kokan, bugüne taşınan ölmez eseri ’Hasretinden Prangalar Eskittim’ ile yine bugün hem Kürdistan coğrafyasında, hem de kentlere taşınan Kürdistan halkının ve ezilen halkların, işçilerin, emekçilerin, yoksulların haykırışında, feryadında sıcacık yaşıyor Ahmed Arif.
Ahmed Arif, hem kavgamızın şairi olarak hem de Cumhuriyet kurulduğundan beri inkâr edilen Kürt Halkının özgür, eşit, demokratik, özerk yapılanma mücadelemizde yaşıyor.
Ahmed Arif’i sevgi ve saygıyla anıyoruz.
ANADOLU
Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun?
Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun?
Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun?
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun?
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?
Tek kelimeyle Müthiş. Her okumamda yeni okuyormuşum gibi gelir bu şiir bana. İşıklar içinde uyusun. Yaldızlar yoldaşı olsun.